- Ey yol sapıtmış kişiler, padişahların hışmı yüz binlerce şehri harap etmiştir.
- صد هزاران شهر را خشم شهان ** سرنگون کردست ای بد گمرهان
- Dağlar bile, onların hışmından yarılır, yüzlerce parça olur… Güneş bile, onların etrafında döner, onları tavaf eder. 2815
- کوه بر خود میشکافد صد شکاف ** آفتابی از کسوفش در شغاف
- Erlerin hışmı, bulutu kurutur, gönüllerinin kızgınlığı âlemleri yakar, yıkar.
- خشم مردان خشک گرداند سحاب ** خشم دلها کرد عالمها خراب
- Ey kefensiz adamcıklar, ey yıkanmamış ölücükler, Lût Peygamber’in şehri nasıl yere battı, ne hale geldi? Bakın da görün!
- بنگرید ای مردگان بی حنوط ** در سیاستگاه شهرستان لوط
- Fil de kim oluyor ki? Üç tane kuşcağız, o fillerin kemiklerini kırdı.
- پیل خود چه بود که سه مرغ پران ** کوفتند آن پیلکان را استخوان
- Kuşların en zayıfı Ebabil olduğu halde filleri, bir daha yamanmalarına imkân bulunmayacak bir tarzda yırttı, parçaladı.
- اضعف مرغان ابابیلست و او ** پیل را بدرید و نپذیرد رفو
- Nuh tufanını duymayan yahut Firavunla Musa’nın savaşını işitmeyen var mı? 2820
- کیست کو نشنید آن طوفان نوح ** یا مصاف لشکر فرعون و روح
- Ruh gibi olan Musa, onları mağlup etti, sulara boğdu; su da bunları zerre, zerre parçaladı.
- روحشان بشکست و اندر آب ریخت ** ذره ذره آبشان بر میگسیخت
- Semud kavminin ahvalini, kasırganın âd kavmini mahvettiğini duymayan var mı?
- کیست کو نشنید احوال ثمود ** و آنک صرصر عادیان را میربود
- Bir defacık olsun gözünü aç da gör: Savaşta filleri yıkıp öldürdüğü halde,
- چشم باری در چنان پیلان گشا ** که بدندی پیلکش اندر وغا