- Önce gelenlerin hallerine bakın yahut sonradan gelenlerin tarafına doğru ihtiyatla uçun!
- یا به حال اولینان بنگرید ** یا سوی آخر بحزمی در پرید
- İhtiyat nedir? İki tedbir arasında tereddüde düşmeyip hangisi seni sürçtürmeyecekse onu yapmaktır.
- حزم چه بود در دو تدبیر احتیاط ** از دو آن گیری که دورست از خباط
- Birisi, “Bu yedi günlük yolda hiç su yoktur. Bütün yol ayakları yakıp kavuran kumluk” dese,
- آن یکی گوید درین ره هفت روز ** نیست آب و هست ریگ پایسوز
- Öbürü de “Yalan… Yürü de bak, her gece bir akan kaynak görürsün” dese,
- آن دگر گوید دروغست این بران ** که بهر شب چشمهای بینی روان
- İhtiyat kokudan kurtulmak ve doğruya ulaşmak için yanına su alıp yola düşmendir. 2845
- حزم آن باشد که بر گیری تو آب ** تا رهی از ترس و باشی بر صواب
- Yoksa su varsa, yanına aldığın suyu dök… Fakat ya yoksa… O vakit vay susuz yola düşenin haline!
- گر بود در راه آب این را بریز ** ور نباشد وای بر مرد ستیز
- Ey halife oğulları, insaf edin de kıyamet günü için ihtiyatlı davranın!
- ای خلیفهزادگان دادی کنید ** حزم بهر روز میعادی کنید
- O düşman yok mu, o düşman? Sizin atanıza da kin güttü de onu İliyyinden zindana attırdı.
- آن عدوی کز پدرتان کین کشید ** سوی زندانش ز علیین کشید
- Gönül satrancının şahını bile mat etti de cennetten çıkarttı, belâlara uğrattı, maskara etti.
- آن شه شطرنج دل را مات کرد ** از بهشتش سخرهی آفات کرد
- Güreşte onu yere yıkmak, yüzünü sarartmak için onunla savaşa girişti, ona ne oyunlar oynadı. 2850
- چند جا بندش گرفت اندر نبرد ** تا بکشتی در فکندش رویزرد