English    Türkçe    فارسی   

3
2841-2850

  • Önce gelenlerin hallerine bakın yahut sonradan gelenlerin tarafına doğru ihtiyatla uçun!
  • یا به حال اولینان بنگرید ** یا سوی آخر بحزمی در پرید
  • İhtiyat nedir? İki tedbir arasında tereddüde düşmeyip hangisi seni sürçtürmeyecekse onu yapmaktır.
  • حزم چه بود در دو تدبیر احتیاط ** از دو آن گیری که دورست از خباط
  • Birisi, “Bu yedi günlük yolda hiç su yoktur. Bütün yol ayakları yakıp kavuran kumluk” dese,
  • آن یکی گوید درین ره هفت روز ** نیست آب و هست ریگ پای‌سوز
  • Öbürü de “Yalan… Yürü de bak, her gece bir akan kaynak görürsün” dese,
  • آن دگر گوید دروغست این بران ** که بهر شب چشمه‌ای بینی روان
  • İhtiyat kokudan kurtulmak ve doğruya ulaşmak için yanına su alıp yola düşmendir. 2845
  • حزم آن باشد که بر گیری تو آب ** تا رهی از ترس و باشی بر صواب
  • Yoksa su varsa, yanına aldığın suyu dök… Fakat ya yoksa… O vakit vay susuz yola düşenin haline!
  • گر بود در راه آب این را بریز ** ور نباشد وای بر مرد ستیز
  • Ey halife oğulları, insaf edin de kıyamet günü için ihtiyatlı davranın!
  • ای خلیفه‌زادگان دادی کنید ** حزم بهر روز میعادی کنید
  • O düşman yok mu, o düşman? Sizin atanıza da kin güttü de onu İliyyinden zindana attırdı.
  • آن عدوی کز پدرتان کین کشید ** سوی زندانش ز علیین کشید
  • Gönül satrancının şahını bile mat etti de cennetten çıkarttı, belâlara uğrattı, maskara etti.
  • آن شه شطرنج دل را مات کرد ** از بهشتش سخره‌ی آفات کرد
  • Güreşte onu yere yıkmak, yüzünü sarartmak için onunla savaşa girişti, ona ne oyunlar oynadı. 2850
  • چند جا بندش گرفت اندر نبرد ** تا بکشتی در فکندش روی‌زرد