- Orada karar eder, başka bir kapıya gitmez.
- هم بر آن در باشدش باش و قرار ** کفر دارد کرد غیری اختیار
- Oraya bir garip köpek gelse oradaki köpekler, onu gece gündüz tedibederler. 290
- ور سگی آید غریبی روز و شب ** آن سگانش میکنند آن دم ادب
- İlk konağına git. Oradan nimetlendin, o nimetin hakkı, gönlünü oraya rehin etmendir derler.
- که برو آنجا که اول منزلست ** حق آن نعمت گروگان دلست
- Yerine git, o nimetin hakkını bundan fazla terk etme diye onu ısırırlar.
- میگزندش که برو بر جای خویش ** حق آن نعمت فرو مگذار بیش
- Sen de gönül ve gönül ehlinin kapısından bir hayli âbıhayat içtin, gözlerin açıldı.
- از در دل و اهل دل آب حیات ** چند نوشیدی و وا شد چشمهات
- Canın, ehlin diller gönlünden nice şükür, vecit ve kendinden geçiş gıdaları yedi.
- بس غذای سکر و وجد و بیخودی ** از در اهل دلان بر جان زدی
- Sonra da yine hırs yüzünden bu kapıyı bıraktın, hırs yüzünden her dükkânın etrafında dönüp dolaşmadasın. 295
- باز این در را رها کردی ز حرص ** گرد هر دکان همیگردی ز حرص
- O çömleği yağlı ihsan sahiplerinin kapısına, arda kalasıca bir tirit için koşup duruyorsun.
- بر در آن منعمان چربدیگ ** میدوی بهر ثرید مردریگ
- Bil ki can, asıl burada yağlanır, ümitsiz bir hâle düşenin işi burada düzelir.
- چربش اینجا دان که جان فربه شود ** کار نااومید اینجا به شود
- Hastaların, duasıyla şifa dilemek, şifa bulmak için her sabah İsa aleyhisselam’ın ibadet ettiği yerin kapısına toplanmaları
- جمع آمدن اهل آفت هر صباحی بر در صومعهی عیسی علیه السلام جهت طلب شفا به دعای او
- İsa’nın ibadet yeri, gönül ehlinin sofrasıdır. Kendine gel, kendine ey derde müptelâ, sakın bu kapıyı bırakma.
- صومعهی عیسیست خوان اهل دل ** هان و هان ای مبتلا این در مهل