- Eshabı Kehif, üç yüz dokuz yıl yattılar. Uyudular ama bu üç yüz dokuz yıl, onlara bir gün geldi, ne gamlandılar, ne teessüf ettiler.
- سیصد و نه سال آن اصحاب کهف ** پیششان یک روز بی اندوه و لهف
- Uyandıkları anda uyudukları o uzun yıllar, kendilerine bir gün gibi göründü. Çünkü ruhları, yokluktan tekrar bedenlerine geldi. 2940
- وانگهی بنمودشان یک روز هم ** که به تن باز آمد ارواح از عدم
- Bu âlemde geceyle gündüz, ayla yıl bile olmazsa usanç, ihtiyarlık, bıkkınlık nasıl olur.
- چون نباشد روز و شب یا ماه و سال ** کی بود سیری و پیری و ملال
- Yokluk gülistanında insan kendisinden geçer… o âlemdeki sarhoşluk, Allah lütfunun büyük kadehindendir.
- در گلستان عدم چون بیخودیست ** مستی از سغراق لطف ایزدیست
- Onu içmeyen, tadını tatmayan bilmez, anlamaz. Gül kokusu, bok böceğinin aklına mı gelir?
- لم یذق لم یدر هر کس کو نخورد ** کی بوهم آرد جعل انفاس ورد
- Bu zevk mevhum değildir. Mevhum olsaydı da mevhumlar gibi yok olurdu.
- نیست موهوم ار بدی موهوم آن ** همچو موهومان شدی معدوم آن
- Cehennem, nasıl olur da aklına cenneti getirir? Çirkin domuzda güzel yüz ne gezer? 2945
- دوزخ اندر وهم چون آرد بهشت ** هیچ تابد روی خوب از خوک زشت
- Kendin gel, aklını başına devşir de böyle bir lokma ağzına kadar gelmişken kendi boğazını kendin sıkma a aşağılık kişi!
- هین گلوی خود مبر هان ای مهان ** اینچنین لقمه رسیده تا دهان
- Biz sarp yolları vardırdık… Bize uyanlara yolu kolaylattık.
- راههای صعب پایان بردهایم ** ره بر اهل خویش آسان کردهایم
- Peygamberlerin “imana gelin” diye ricalarına karşı halkın tekrar itiraz etmesi
- مکرر کردن قوم اعتراض ترجیه بر انبیا علیهمالسلام
- Sebâlılar, “Siz kendinizce yomlu yıldızlarsanız ama bize göre yomsuzsunuz; bizimle zıtsınız, bize aykırısınız siz.
- قوم گفتند از شما سعد خودیت ** نحس مایید و ضدیت و مرتدیت