Bu kapıyı ümitten başka bir şeyle açmaya izin yok… Allah, doğrusunu daha iyi bilir.
نیست دستوری بدینجا قرع باب ** جز امید الله اعلم بالصواب
Mukallidin imanı korku ve ümittir
بیان آنک ایمان مقلد خوفست و رجا
Çalışanların boyunları iğ gibi incelse de yine insanı her sanata sevk eden ümittir, ihtimaldir.
داعی هر پیشه اومیدست و بوک ** گرچه گردنشان ز کوشش شد چو دوک
Sabahleyin dükkânına giden rızık elde etmek ümidiyle koşar gider.
بامدادان چون سوی دکان رود ** بر امید و بوک روزی میدود
Rızık ümidi olmasa nasıl olur da gidersin? Mahrumiyet korkusu olursa nasıl olur da kuvvet bulursun?3095
بوک روزی نبودت چون میروی ** خوف حرمان هست تو چونی قوی
Belki ezelde sana bir rızık verilmemiştir. Bu ezeli mahrumiyet korkusu, nasıl oluyor da yiyeceğini, içeceğini elde etmek için çalışıp çabalamanda, arayıp taramanda seni âciz, kuvvetsiz bir hale sokmuyor?
خوف حرمان ازل در کسب لوت ** چون نکردت سست اندر جست و جوت
Deseler, dersin ki: “Çalıştığım halde bir şey elde edememek korkusu da var. Var ama bu korku tembellikte daha fazla.
گویی گرچه خوف حرمان هست پیش ** هست اندر کاهلی این خوف بیش
Çalışırsam belki kazanırım; bunda ümidim daha çok… Tembellikte daha fazla zarar var.
هست در کوشش امیدم بیشتر ** دارم اندر کاهلی افزون خطر
Peki, a kötü zanna düşen, ya neden din işinde bu ziyan korkusu eteğini tutuyor öyleyse?
پس چرا در کار دین ای بدگمان ** دامنت میگیرد این خوف زیان
Yoksa bu bizim pazarımızın tacirleri olan peygamberlerle velilerin ne kârlar elde ettiklerini görmedin mi ki?3100
یا ندیدی کاهل این بازار ما ** در چه سودند انبیا و اولیا
Onlara bu dükkânı terk etmekle neler yüz gösterdi… Bu pazarda nasıl kârlar ettiler… Haberin yok mu ki?
زین دکان رفتن چه کانشان رو نمود ** اندرین بازار چون بستند سود