- Çölde, o sarp ve sonsuz yolda, o kızgın kumların üstünde bunalıp kalmış olan o kalabalık kervanı gördü.
- دید آنجا کاروانی بس بزرگ ** بر تف ریگ و ره صعب و سترگ
- Develerinin dilleri, ağızlarından çıkmış; adamlar, taraf taraf kumlara serilmiş kalmıştı!
- اشترانشان را زبان آویخته ** خلق اندر ریگ هر سو ریخته
- Bu hali görünce acıdı, “Kalkın, bir kaçınız derhal o kum yığınına doğru koşun! 3135
- رحمش آمد گفت هین زوتر روید ** چند یاری سوی آن کثبان دوید
- Orada zenci bir köle kırbayla beyine su götürüyor.
- گر سیاهی بر شتر مشک آورد ** سوی میر خود به زودی میبرد
- O zenci deveciyi devesiyle beraber ister istemez tutup bana getirin “ dedi.
- آن شتربان سیه را با شتر ** سوی من آرید با فرمان مر
- Birkaç kişi, kalkıp kum tepesine doğru koştular. Bir müddet sonra hakikaten dediği gibi,
- سوی کثبان آمدند آن طالبان ** بعد یکساعت بدیدند آنچنان
- Zenci bir kul gördüler, kırbasını doldurmuş, devesine binmiş, beyine su götürüyordu.
- بندهای میشد سیه با اشتری ** راویه پر آب چون هدیهبری
- Zenciye “Şu tarafta insanların iftihar edecekleri zat, Kâinatın hayırlısı olan Peygamber seni çağırıyor“ dediler. 3140
- پس بدو گفتند میخواند ترا ** این طرف فخر البشر خیر الوری
- Adam, “Ben onu tanımıyorum, o da kim?” dedi. “Ay yüzlü, şeker huylu Muhammed “ dediler,
- گفت من نشناسم او را کیست او ** گفت او آن ماهروی قندخو
- Nasılsa öylece anlattılar, öylece övdüler. Zenci, “O galiba bir şair olacak.
- نوعها تعریف کردندش که هست ** گفت مانا او مگر آن شاعرست