- Sebepler gitti mi başına vurmağa başlar, aman Yarabbi demeye koyulursun. 3155
- چون سببها رفت بر سر میزنی ** ربنا و ربناها میکنی
- Tanrı da sana “Hadi, yürü, sebebe git… Ne acayip şey, sen, beni, yarattığım sebepler için andın ha!” der.
- رب میگوید برو سوی سبب ** چون ز صنعم یاد کردی ای عجب
- O vakit kul “Bundan böyle hep seni göreceğim, sebebe, o lâftan ibaret saçma şeye bakmayacağım artık “ der ama
- گفت زین پس من ترا بینم همه ** ننگرم سوی سبب و آن دمدمه
- Allah “Seni tekrar sebep âlemine göndersem yine sebebe yapışırsın. Senin için bu, a tövbesinden durmayan ahdi çürük adam!
- گویدش ردوا لعادوا کار تست ** ای تو اندر توبه و میثاق سست
- Fakat ben bu işe bakmam, rahmetim boldur. Rahmet etrafında dönüp dolaşırım, herkese rahmet ederim ben!
- لیک من آن ننگرم رحمت کنم ** رحمتم پرست بر رحمت تنم
- Senin kötü ahdine bakmam, mademki şimdi bana niyaz ediyorsun, keremimden sana ihsan eder, muradını veririm” der. 3160
- ننگرم عهد بدت بدهم عطا ** از کرم این دم چو میخوانی مرا
- Evet… Kafile halkı Peygamber’in mucizesine hayran oldu… “Ya Muhammed, ey deniz huylu Peygamber, bu ne?
- قافله حیران شد اندر کار او ** یا محمد چیست این ای بحر خو
- Küçücük bir kırbayı sebep ittihaz ettin, Arap’ı da suya gark ettin. Kürdü de!
- کردهای روپوش مشک خرد را ** غرقه کردی هم عرب هم کرد را
- O kölenin kırbasının gaybdan suyla dolması ve kara yüzünün ulu Allah’ın izniyle ağarması
- مشک آن غلام ازغیب پر آب کردن بمعجزه و آن غلام سیاه را سپیدرو کردن باذن الله تعالی
- Ey köle, şimdi kırbanın dolu olduğunu da gör de şikâyet edip iyi, kötü söylenme” dediler.
- ای غلام اکنون تو پر بین مشک خود ** تا نگویی درشکایت نیک و بد
- O zenci köle, Peygamber’in, bu mucizesine hayran oldu, imanı Lâmekân âleminden doğmaktaydı.
- آن سیه حیران شد از برهان او ** میدمید از لامکان ایمان او