- Kervan halkından ayrıldı, suyla dolu iki kırbasını aldı, yola düştü.
- پس بیامد با دو مشک پر روان ** سوی خواجه از نواحی کاروان
- Efendinin, kölesini bembeyaz görüp tanımaması, “Benim kölemi öldürdün, seni kan tuttu, Allah seni benim elime düşürdü” demesi
- دیدن خواجه غلام خود را سپید و ناشناختن کی اوست و گفتن کی غلام مرا تو کشتهای خونت گرفت و خدا ترا به دست من انداخت
- Efendi, köleyi uzaktan görüp şaşırdı. Şaşkınlıkla o köy halkını çağırdı.
- خواجه از دورش بدید و خیره ماند ** از تحیر اهل آن ده را بخواند
- “Bu kırba bizim kırbamız, deve de bizim devemiz. Fakat Zenci köle ne oldu ki?
- راویهی ما اشتر ما هست این ** پس کجا شد بندهی زنگیجبین
- Bu uzaktan gelen, ay’ın on dördü gibi bir delikanlı… Yüzünün nuru, balkıyıp durmakta… Gündüzü bile nursuz bırakmakta.
- این یکی بدریست میآید ز دور ** میزند بر نور روز از روش نور
- Kölemiz nerede? Acaba birisi mi öldürdü, yoksa kurt mu paraladı da öldü?” demeye başladı. 3180
- کو غلام ما مگر سرگشته شد ** یا بدو گرگی رسید و کشته شد
- Köle yanına gelince “Sen kimsin?” Yemenli misin, Türk müsün?
- چون بیامد پیش گفتش کیستی ** از یمن زادی و یا ترکیستی
- Söyle, doğru söyle… Kölemi ne yaptın? Öldürdüysen gizleme, hileye sapma!” dedi.
- گو غلامم را چه کردی راست گو ** گر بکشتی وا نما حیلت مجو
- Köle dedi ki: “Öldürmüş olsam yanına nasıl gelirim,
- گفت اگر کشتم بتو چون آمدم ** چون به پای خود درین خون آمدم
- Kendi ayağımla kanımı döktürmeye gelir miyim hiç?
- کو غلام من بگفت اینک منم ** کرد دست فضل یزدان روشنم
- Bey, “Hey ne söylüyorsun, kölem nerede benim? Doğruyu söylemekten başka çare yok, kurtulamazsın elimden “ dedi. 3185
- هی چه میگویی غلام من کجاست ** هین نخواهی رست از من جز براست