- Birisini koruyan Allah olursa ona kuş da gözcü, bekçi kesilir, balık da!
- آنکسی را کش خدا حافظ بود ** مرغ و ماهی مر ورا حارس شود
- Tavşancıl kuşunun Mustafa Aleyhisselâm’ın pabucunu kapıp havalanması ve havada pabucu ters çevirmesi, içindeki karayılanın düşmesi
- ربودن عقاب موزهی مصطفی علیه السلام و بردن بر هوا و نگون کردن و از موزه مار سیاه فرو افتادن
- Tam bu sırada Mustafa, yücelerden ezan sesini duydu.
- اندرین بودند کواز صلا ** مصطفی بشنید از سوی علا
- Abdest tazelemek üzere su istedi. O soğuk suyla elini, yüzünü yıkadı.
- خواست آبی و وضو را تازه کرد ** دست و رو را شست او زان آب سرد
- Ayaklarını da yıkayıp pabuçlarını giymek üzereyken bir kuş gelip pabucunun bir tekini kapıverdi. 3240
- هر دو پا شست و به موزه کرد رای ** موزه را بربود یک موزهربای
- O güzel sözlü Peygamber, tam pabucu eline almışken tavşancıl pabucunu elinden kapıvermişti.
- دست سوی موزه برد آن خوشخطاب ** موزه را بربود از دستش عقاب
- Kuş, yel gibi havalandı, pabucu, tersine çevirdi, içinden bir yılan düştü.
- موزه را اندر هوا برد او چو باد ** پس نگون کرد و از آن ماری فتاد
- Kapkara bir yılandı o… tavşancıl, bu hareketiyle Peygamber’e iyilik etmek istemiş, Allah inayetine sebep olmuştu.
- در فتاد از موزه یک مار سیاه ** زان عنایت شد عقابش نیکخواه
- Kuş, sonra pabucu getirip “Buyur, namaza git” diye Peygamber’in önüne koydu.
- پس عقاب آن موزه را آورد باز ** گفت هین بستان و رو سوی نماز
- Âdeta “Bu küstahlığı zoraki yaptım, yoksa benim de edep ağacından bir dalcağızım var, ben de haddimce edep erkân nedir, bilirim“ diyordu. 3245
- از ضرورت کردم این گستاخیی ** من ز ادب دارم شکستهشاخیی
- Vay o kişiye ki küstahça adım atar, nefsine uyar da lüzumsuz fetvalar verir!
- وای کو گستاخ پایی مینهد ** بی ضرورت کش هوا فتوی دهد