- Kırmızı beniz kanın çokluğundandır, sarı yüz safranın oynamasındandır.
- روی سرخ از غلبه خونها بود ** روی زرد از جنبش صفرا بود
- Ak beniz, balgamın kuvvetindendir, sevdadan da beniz kararır.
- رو سپید از قوت بلغم بود ** باشد از سودا که رو ادهم بود
- Hakikatte eserleri halk eden odur. Fakat kışırda kalan, yalnız zahiri gören, ancak sebepleri görebilir!
- در حقیقت خالق آثار اوست ** لیک جز علت نبیند اهل پوست
- Derilerden ayrı olmayan, sebeplerden kurtulmamış olan akıl, ne illetlerden kurtulur, ne doktordan fayda görür! 3575
- مغز کو از پوستها آواره نیست ** از طبیب و علت او را چاره نیست
- Âdemoğlu, ikinci defa doğdu mu ayağını sebeplerin başına kor.
- چون دوم بار آدمیزاده بزاد ** پای خود بر فرق علتها نهاد
- Artık, onun dini illet-i ûlâ değildir. Cüz’i illet de ona bir zarar veremez.
- علت اولی نباشد دین او ** علت جزوی ندارد کین او
- O, doğruluk geliniyle ufuklarda uçup durur; sureti de ona ancak bir duvaktır.
- میپرد چون آفتاب اندر افق ** با عروس صدق و صورت چون تتق
- Hatta ufuktan da dışarıdadır, göklerden de. Ruhlar ve akıllar gibi mekânız bir âlemdedir.
- بلک بیرون از افق وز چرخها ** بی مکان باشد چو ارواح و نهی
- Hatta akıllarımız bile onun gölgesidir: akıllarımız bile gölgeler gibi onun ayağına düşer. 3580
- بل عقول ماست سایههای او ** میفتد چون سایهها در پای او
- Müctehit, nassı görür, tanırsa herhangi bir hükümde artık kıyası düşünmez ki.
- مجتهد هر گه که باشد نصشناس ** اندر آن صورت نیندیشد قیاس