- O, doğruluk geliniyle ufuklarda uçup durur; sureti de ona ancak bir duvaktır.
- میپرد چون آفتاب اندر افق ** با عروس صدق و صورت چون تتق
- Hatta ufuktan da dışarıdadır, göklerden de. Ruhlar ve akıllar gibi mekânız bir âlemdedir.
- بلک بیرون از افق وز چرخها ** بی مکان باشد چو ارواح و نهی
- Hatta akıllarımız bile onun gölgesidir: akıllarımız bile gölgeler gibi onun ayağına düşer. 3580
- بل عقول ماست سایههای او ** میفتد چون سایهها در پای او
- Müctehit, nassı görür, tanırsa herhangi bir hükümde artık kıyası düşünmez ki.
- مجتهد هر گه که باشد نصشناس ** اندر آن صورت نیندیشد قیاس
- Fakat bir şeyde nas yoksa orada kıyasa girişir, kıyastan ibret alır, kıyasla hüküm verir.
- چون نیابد نص اندر صورتی ** از قیاس آنجا نماید عبرتی
- Nasla kıyası benzetiş
- تشبیه نص با قیاس
- Nassı Ruhulkudüs’ün vahyi bil, Aklı cüz’inin kıyası, bundan aşağıdır.
- نص وحی روح قدسی دان یقین ** وان قیاس عقل جزوی تحت این
- Akıl, canla idrak sahibi olmuş, canla aydınlanmıştır. Ruh, nasıl olur da aklın tasarrufuna girer?
- عقل از جان گشت با ادراک و فر ** روح او را کی شود زیر نظر
- Fakat ruh, akla tesir eder de akıl, o tesir altında tedbire girişir. 3585
- لیک جان در عقل تاثیری کند ** زان اثر آن عقل تدبیری کند
- Ruh, Nuh’u tasdik ettiği gibi seni de tasdik etti, senin emrine de tabi olduysa nerede deniz, nerede gemi, nerede Nuh tufanı?
- نوحوار ار صدقی زد در تو روح ** کو یم و کشتی و کو طوفان نوح
- Akıl, eseri ruh sanır ama güneşin nuru güneşin cirminden büsbütün ayrıdır.
- عقل اثر را روح پندارد ولیک ** نور خور از قرص خور دورست نیک