- Birisi “Nuh’u o Allah elçisini, o ruh nurunu biliyor musun?” dese,
- گر کسی گوید که دانی نوح را ** آن رسول حق و نور روح را
- Sen de “Nasıl bilmem o ay yüzlüyü? Güneşten de meşhurdur, aydan da.
- گر بگویی چون ندانم کان قمر ** هست از خورشید و مه مشهورتر
- Küçücük çocuklar bile onu Tarih kitaplarında okuyorlar… Hocalar, bütün mihraplarda söylüyorlar.
- کودکان خرد در کتابها ** و آن امامان جمله در محرابها
- Kuran’da adı açıkça okunuyor. Geçmiş zamanlarda ki macerası fasih bir surette anlatılıyor” desen. 3645
- نام او خوانند در قرآن صریح ** قصهاش گویند از ماضی فصیح
- Doğru söylüyorsun, sana Nuh’un mahiyeti keşfedilmediyse de onu sana söylediler, övdüler: Sen de naklediyor, onu övüyorsun.
- راستگو دانیش تو از روی وصف ** گرچه ماهیت نشد از نوح کشف
- Fakat desen ki: “Ben Nuh’u ne bileyim? A yiğit, onu onun gibi bir er bilir.
- ور بگویی من چه دانم نوح را ** همچو اویی داند او را ای فتی
- Ben topal bir karıncayım, fili ne bileyim? Bir sivrisinek, İsrafil’i nereden bilecek?
- مور لنگم من چه دانم فیل را ** پشهای کی داند اسرافیل را
- Bu söz de doğru… Çünkü mahiyet bakımından Nuh’u bilmezsin ki.
- این سخن هم راستست از روی آن ** که بماهیت ندانیش ای فلان
- Mahiyetleri anlamaktan âciz olmak, halkın halidir ama bu sözü istisnasız söyleme. 3650
- عجز از ادراک ماهیت عمو ** حالت عامه بود مطلق مگو
- Çünkü mahiyetlerle onların sırrının sırrı, kâmillerin gözü önünde apaçıktır.
- زانک ماهیات و سر سر آن ** پیش چشم کاملان باشد عیان