- Bu nankörlük, âdeta sana ihsan eden adama karşı kötülükte bulunmana, onunla savaşmana benzer. 365
- باشد آن کفران نعمت در مثال ** که کنی با محسن خود تو جدال
- Meselâ, o iyilik edene, ben bu iyiliği istemiyorum, bundan inciniyorum, neden beni incitiyorsun?
- که نمیباید مرا این نیکوی ** من برنجم زین چه رنجم میشوی
- Lütfet de bu iyiliği yapma. Ben, göz istemiyorum, beni kör et, dersin, işte bunun gibi.
- لطف کن این نیکوی را دور کن ** من نخواهم چشم زودم کور کن
- Seba’lılar da “Şehirlerimiz birbirine çok yakın, onları uzaklaştır. Kötülük, çirkinlik bize daha iyi, bizim ziynetimizi güzelliğimizi al.
- پس سبا گفتند باعد بیننا ** شیننا خیر لنا خذ زیننا
- Biz, bu köşkleri, bağları, bahçeleri istemiyoruz. Ne güzel kadınlarla işimiz var, ne emniyet ve huzurla.
- ما نمیخواهیم این ایوان و باغ ** نه زنان خوب و نه امن و فراغ
- Şehirler, birbirine pek yakın. Hâlbuki orada ne boş bir çöl, ne güzel bir ova var. Orada yırtıcı hayvanlar, canavarlar vardır” dediler. 370
- شهرها نزدیک همدیگر بدست ** آن بیابانست خوش کانجا ددست
- İnsan yazın kışı ister, fakat kış geldi mi bundan da vazgeçer, istemez.
- یطلب الانسان فی الصیف الشتا ** فاذا جاء الشتا انکر ذا
- Bir hâle katiyen razı olmaz. Ne darlıktan hoşlanır, ne genişlikten, boşluktan.
- فهو لا یرضی بحال ابدا ** لا بضیق لا بعیش رغدا
- Geberesi insan, efendisine ne de kâfirdir ya… Hidayete nail oldu mu tutar, inkâra sapar.
- قتل الانسان ما اکفره ** کلما نال هدی انکره
- Nefis, bu çeşit mahlûklardandır da onun için gebertilmeye lâyıktır… onun için ulu Allah “Öldürün nefislerinizi” demiştir.
- نفس زین سانست زان شد کشتنی ** اقتلوا انفسکم گفت آن سنی