- Yürü, Allah’ın verdiği hikmet otunu ye! Çünkü Allah, onu ancak cömertliğinden, ihsanından dolayı karşılık istemeksizin vermiştir.
- رو ز حکمت خور علف کان را خدا ** بی غرض دادست از محض عطا
- Allah “Allah’ın verdiği rızıktan yiyin” dedi. Sen, buradaki rızkı ekmek sandın, hikmet olduğunu anlamadın ha! 3745
- فهم نان کردی نه حکمت ای رهی ** زانچ حق گفتت کلوا من رزقه
- Allah’ın verdiği rızık, insan mertebesine göre hikmettir. O rızık sonunda senin boğazında durmaz, seni öldürüp mahvetmez!
- رزق حق حکمت بود در مرتبت ** کان گلوگیرت نباشد عاقبت
- Bu ağzını kapadın mı başka bir ağız açılır… O ağız sır lokmalarını yer, yutar.
- این دهان بستی دهانی باز شد ** کو خورندهی لقمههای راز شد
- Bedenini Şeytan aslanından kurtarabilirsen Allah sofrasında nice nimetler yersin!
- گر ز شیر دیو تن را وابری ** در فطام اوبسی نعمت خوردی
- Ben bu sözü, Türklerin et yemeği gibi yarı pişmiş, yarı ham bir halde anlattım. Sen tamamını Hâkim-i Gaznevî’den duy!
- ترکجوشش شرح کردم نیمخام ** از حکیم غزنوی بشنو تمام
- O gayb hakîmi, o ariflerin övündükleri zat, bunu İlahînâme’de anlatır: 3750
- در الهینامه گوید شرح این ** آن حکیم غیب و فخرالعارفین
- Gam ye de, gam artıranların, seni derde sokanların ekmeğini yeme... çünkü akıllı adam gam yer, çocuksa şeker!
- غم خور و نان غمافزایان مخور ** زانک عاقل غم خورد کودک شکر
- Neşe şekeri, gam bahçesinin meyvasıdır. Bu ferah yaradır, o gam merhem.
- قند شادی میوهی باغ غمست ** این فرح زخمست وآن غم مرهمست
- Gamı gördün mü aşkla kucakla… Şam’a Rübve tepesinden bak!
- غم چو بینی در کنارش کش به عشق ** از سر ربوه نظر کن در دمشق