- Nefis, üç köşeli dikendir, ne çeşit koysan sana batar, ondan kurtulmana imkân mı var? 375
- خار سه سویست هر چون کش نهی ** در خلد وز زخم او تو کی جهی
- Heva ve hevesi terk etme ateşini vur şu dikene… İyi işli dosta uzat elini, sarıl ona!
- آتش ترک هوا در خار زن ** دست اندر یار نیکوکار زن
- Seba’lılar, haddi aşınca bize veba, seher yelinden daha iyi diyecek derecede taşkınlık gösterince,
- چون ز حد بردند اصحاب سبا ** که بپیش ما وبا به از صبا
- Öğütçüler, onlara öğüt verdiler, kötülüklerine, küfürlerine mâni olmaya çalıştılar.
- ناصحانشان در نصیحت آمدند ** از فسوق و کفر مانع میشدند
- Fakat onlar öğütçülerin kanlarına kastediyorlar, kötülük ve kâfirlik tohumu ekiyorlardı.
- قصد خون ناصحان میداشتند ** تخم فسق و کافری میکاشتند
- Kaza geldi mi bu cihan daralır, tatlı helva bile ağzında zehir kesilir demişler. 380
- چون قضا آید شود تنگ این جهان ** از قضا حلوا شود رنج دهان
- eksik
- گفت اذا جاء القضا ضاق الفضا ** تحجب الابصار اذ جاء القضا
- Kaza gelince göz kapanır da göz gözü görmez olur.
- چشم بسته میشود وقت قضا ** تا نبیند چشم کحل چشم را
- O atlının hilesi, bir toz kopardı mı o toz, seni yardım dilemeden bile uzaklaştırır.
- مکر آن فارس چو انگیزید گرد ** آن غبارت ز استغاثت دور کرد
- Atlıya doğru yürü, toza doğru değil. Yoksa atlının tozu, seni ezer, bitirir.
- سوی فارس رو مرو سوی غبار ** ورنه بر تو کوبد آن مکر سوار