English    Türkçe    فارسی   

3
3792-3801

  • Şeyhin huzurunda oldukça Buhara’dasın, sakın Buhara’yı hor görme!
  • پیش شیخی در بخارا اندری ** تا به خواری در بخارا ننگری
  • Şeyhin denize benzeyen gönlü taşar çekilir, taşar çekilir… Bu med ve cezir, o Buhara’ya horluktan başka bir surette gidene yol vermez.
  • جز به خواری در بخارای دلش ** راه ندهد جزر و مد مشکلش
  • Ne mutlu kişiye ki nefsini aşağılatmıştır. Vay o kişiye ki nefsinin tekmesi altında kalmıştır!
  • ای خنک آن را که ذلت نفسه ** وای آنکس را که یردی رفسه
  • Sadr-ı Cihan’ın ayrılığı, o âşığın canına tesir etmiş, varlığını parçalamış gitmişti. 3795
  • فرقت صدر جهان در جان او ** پاره پاره کرده بود ارکان او
  • Diyordu ki, yine oraya gideyim, kâfir olmuşsam bile tekrar imana geleyim.
  • گفت بر خیزم هم‌آنجا واروم ** کافر ار گشتم دگر ره بگروم
  • Oraya varayım da yerlere döşeneyim; o iyi düşünceli Sadr’ın huzurunda kendimi yerlere atayım.
  • واروم آنجا بیفتم پیش او ** پیش آن صدر نکواندیش او
  • Diyeyim ki: İşte canımı önüne attım. İster dirilt, ister koyun gibi kes başımı!
  • گویم افکندم به پیشت جان خویش ** زنده کن یا سر ببر ما را چو میش
  • Ey ay yüzlü, senin huzurunda kesilip ölmek, başka yerde dirilere padişah olmaktan yeğ.
  • کشته و مرده به پیشت ای قمر ** به که شاه زندگان جای دگر
  • Ben bin kere, hatta daha da fazla sınadım, anladım: sensiz yaşamam pek acı, tahammül edilir şey değil! 3800
  • آزمودم من هزاران بار بیش ** بی تو شیرین می‌نبینم عیش خویش
  • Ey emelim, maksadım sevgili, sur üfürür gibi nağmelerle terennüm et de beni dirilt… Ey devem, çök artık… Neşe tamamlandı!
  • غن لی یا منیتی لحن النشور ** ابرکی یا ناقتی تم السرور