- İştiyakından çölün kumları, ona ipek geliyor, Ceyhun’un suyu küçücük bir şey görünüyordu!
- ریگ آمون پیش او همچون حریر ** آب جیحون پیش او چون آبگیر
- Çöl önünde gül bahçesi kesilmekte, gül gibi gülerek düşe kalka, yuvarlanarak koşup gitmekteydi!
- آن بیابان پیش او چون گلستان ** میفتاد از خنده او چون گلستان
- Şeker, Semerkant’tadır ama o, şekeri Buhara’da bulmuş Buhara yolunu tutmuştu.
- در سمرقندست قند اما لبش ** از بخارا یافت و آن شد مذهبش
- “Ey Buhara, sen akıllara akıl katardın ama benim aklımı da aldın dinimi de!
- ای بخارا عقلافزا بودهای ** لیکن ازمن عقل و دین بربودهای
- Ben bir tolunay aramaktaydım, o yüzden hilâle döndüm. Kapı dibinde Sadr-ı (başköşeyi) istiyorum!” demekteydi. 3865
- بدر میجویم از آنم چون هلال ** صدر میجویم درین صف نعال
- Buhara’nın karaltısını görünce gam karanlığında bir beyazlıktır göründü.
- چون سواد آن بخارا را بدید ** در سواد غم بیاضی شد پدید
- Yere yığıldı, uzun bir müddet kendisinden geçti. Aklı, sır bahçesine uçup gitti.
- ساعتی افتاد بیهوش و دراز ** عقل او پرید در بستان راز
- Onu ayıltacak, aşk gül suyuydu, bunu bilmediklerinden başına, yüzüne gül suları serptiler.
- بر سر و رویش گلابی میزدند ** از گلاب عشق او غافل بدند
- O gizli gül bahçesi görmüştü… Aşk, onu yakalamış kendisinden geçirmiş gitmişti.
- او گلستانی نهانی دیده بود ** غارت عشقش ز خود ببریده بود
- Sen donmuş, taş kesilmiş birisin; bu söze, bu nefese lâyık değilsin… Evet, sen de kamışsın ama içinde şeker yok! 3870
- تو فسرده درخور این دم نهای ** با شکر مقرون نهای گرچه نیی