- Sonra da önüne kebap olmuş dana getiriyor, bazan da onu samanlığa götürüp 400
- پیش او گوساله بریان آوری ** گه کشی او را به کهدان آوری
- Hadi ye, işte bizim yağlı gıdamız budur diyorsun. Hâlbuki ona Allah vuslatından başka gıda yoktur.
- که بخور اینست ما را لوت و پوت ** نیست او را جز لقاء الله قوت
- O dertlere düşmüş zavallı da bu işkenceden bu sınanmadan kırılıp senden Allah’a şikâyet ederek der ki:
- زین شکنجه و امتحان آن مبتلا ** میکند از تو شکایت با خدا
- “ arabbi, bu kocamış kurttan elâman.” Allah da ona “Sabret, işte vakit geldi.
- کای خدا افغان ازین گرگ کهن ** گویدش نک وقت آمد صبر کن
- Haberi olmayan her kişiden öcünü alacağım” der. Feryada erişen Allah’tan başka kim feryada erişir ki.
- داد تو وا خواهم از هر بیخبر ** داد کی دهد جز خدای دادگر
- O “Yarabbi, yüzünün ayrılığından sabrım bitti. 405
- او همیگوید که صبرم شد فنا ** در فراق روی تو یا ربنا
- Yahudiler elinde âciz kalmış Ahmed’im Semud kavminin hepsine düşmüş Salih’im.
- احمدم در مانده در دست یهود ** صالحم افتاده در حبس ثمود
- Ey Peygamberlerin canlarına kutluluk bağışlayan. Ya beni öldür, ya kendine çağır yahut da sen gel!
- ای سعادتبخش جان انبیا ** یا بکش یا باز خوانم یا بیا
- با فراقت کافران را نیست تاب ** میگود یا لیتنی کنت تراب
- Kâfirlere bile ayrılığına tahammül yok… Onların bile her birisi, keşke toprak olsaydım, der.
- حال او اینست کو خود زان سوست ** چون بود بی تو کسی کان توست