- Size uymuş görünür, sizinle beraber safa girerler ama sonra kaçarlar, safı da bozar perişan ederler.
- خویشتن را با شما همصف کنند ** پس گریزند و دل صف بشکنند
- Bu çeşit adamdansa… Münafıklardan pek kalabalık kişinin size uymadansa azlık asker daha iyi.
- پس سپاهی اندکی بی این نفر ** به که با اهل نفاق آید حشر
- Az, fakat adamakıllı olmuş güzel badem, acımış, kötü fakat çok bademden iyidir elbette. 4025
- هست بادام کم خوش بیخته ** به ز بسیاری به تلخ آمیخته
- Suret bakımından acı da birdir, tatlı da… Fakat hakikatte bunlar birbirine zıttır, ikidir.
- تلخ و شیرین در ژغاژغ یک شیاند ** نقص از آن افتاد که همدل نیند
- Kâfir, o âlemin varlığından şüphe eder, dirileceğini ummaz. Bu yüzden gönlünde korku vardır.
- گبر ترسان دل بود کو از گمان ** میزید در شک ز حال آن جهان
- Yola düşüp gider ama bir konak bile bilmez. Gönlü kör olan adam, korka korka adım atar.
- میرود در ره نداند منزلی ** گام ترسان مینهد اعمی دلی
- Yolcu, yol bilmezse nasıl gider? Tereddütlerle, gönlü kanlarla dolu olarak!
- چون نداند ره مسافر چون رود ** با ترددها و دل پرخون رود
- Birisi “Hay adam hay… Yol, burası değil ki!” dese korkusundan hemen oracıkta duruverir. 4030
- هرکه گویدهای اینسو راه نیست ** او کند از بیم آنجا وقف و ایست
- Fakat gönlüyle hakikati duyan, yolu bilen kişinin kulağına hiç öyle hay huylar girer mi?
- ور بداند ره دل با هوش او ** کی رود هر های و هو در گوش او
- Şu halde bu deve yüreklilerle yoldaş olma. Çünkü onlar, darlık ve korku zamanında kayboluverirler.
- پس مشو همراه این اشتردلان ** زانک وقت ضیق و بیمند آفلان