- Ey Peygamberlerin canlarına kutluluk bağışlayan. Ya beni öldür, ya kendine çağır yahut da sen gel!
- ای سعادتبخش جان انبیا ** یا بکش یا باز خوانم یا بیا
- با فراقت کافران را نیست تاب ** میگود یا لیتنی کنت تراب
- Kâfirlere bile ayrılığına tahammül yok… Onların bile her birisi, keşke toprak olsaydım, der.
- حال او اینست کو خود زان سوست ** چون بود بی تو کسی کان توست
- “Kâfirin bile hâli böyle olursa senin ülkenden olanın hâli, sensiz ne olur?” der. 410
- حق همیگوید که آری ای نزه ** لیک بشنو صبر آر و صبر به
- Sabah yaklaştı, sus, çok coşma. Ben senin için çalışıp duruyorum, sen çalışma!”
- صبح نزدیکست خامش کم خروش ** من همیکوشم پی تو تو مکوش
- Şehirlinin, köylünün daveti üzerine köye gitmesi
- بقیهی داستان رفتن خواجه به دعوت روستایی سوی ده
- Ey yiğit arkadaş, dön… Bu söz hadden aştı. Köylü, şehirliyi evine nasıl götürdü, onu söyle.
- شد ز حد هین باز گرد ای یار گرد ** روستایی خواجه را بین خانه برد
- Seba’lıların hikâyesi bir tarafta kalsın, daha iyi. Sen şehirlinin köye gelişini anlat.
- قصهی اهل سبا یک گوشه نه ** آن بگو کان خواجه چون آمد به ده
- Köylü, yaltaklandıkça, yaltaklandı. Nihayet şehirlinin reyi, tedbiri elden gitti, şaşırdı, ahmaklaştı.
- روستایی در تملق شیوه کرد ** تا که حزم خواجه را کالیوه کرد
- Köylünün haber üstüne haber salması, nihayet şehirlinin duru suyunu bulandırdı. 415
- از پیام اندر پیام او خیره شد ** تا زلال حزم خواجه تیره شد
- Bir taraftan da çocukları neşeyle “Baba, gezer oynarız, ne olur?” demeye başladılar.
- هم ازینجا کودکانش در پسند ** نرتع و نلعب بشادی میزدند