- Körün gözüne, nurlarla dolu güneşin ışıkları gelmez de yalnız bir hararet gelir.
- کز شعاع آفتاب پر ز نور ** غیر گرمی مینیابد چشم کور
- Göbekli biri, ansızın eşek yurdundan şunu, bunu kınayan karılar gibi baş çıkararak,
- خربطی ناگاه از خرخانهای ** سر برون آورد چون طعانهای
- “Bu söz, yani Mesnevi, aşağılık bir söz… Peygamber’in hikâyesi ona uymayı anlatıp durmakta.
- کین سخن پستست یعنی مثنوی ** قصه پیغامبرست و پیروی
- Bunda öyle velilerin at koşturdukları makamlara ait yüce bahisler, yüksek şeyler yok…
- نیست ذکر بحث و اسرار بلند ** که دوانند اولیا آن سو سمند
- Dünyadan ve Allah’tan başka her şeyden kesilmeden tut da yokluk makamına kadar derece derece, mertebe mertebe Allah’a ulaşıncaya kadar 4235
- از مقامات تبتل تا فنا ** پایه پایه تا ملاقات خدا
- Her durağın, her konağın şehri de yok ki bir gönül sahibi onunla kanatlanıp uçsun” dedi.
- شرح و حد هر مقام و منزلی ** که بپر زو بر پرد صاحبدلی
- O kâfirler Allah’ın kitabını da bu çeşit kınadılar.
- چون کتاب الله بیامد هم بر آن ** این چنین طعنه زدند آن کافران
- “Bu esatirden eski masallardan ibaret… Öyle derin bahisler, yüce hakikatleri eşelemeler yok, bunda.
- که اساطیرست و افسانهی نژند ** نیست تعمیقی و تحقیقی بلند
- Bunu küçücük çocuklar bile anlar. Kabul edilecek yahut edilmeyecek emirlerden nehiylerden ibaret.
- کودکان خرد فهمش میکنند ** نیست جز امر پسند و ناپسند
- Yusuf, Yusuf’un büklüm, büklüm zülüfleri… Yakup, Zeliha, Zeliha’nın derdi… 4240
- ذکر یوسف ذکر زلف پر خمش ** ذکر یعقوب و زلیخا و غمش