- Buğdaya güneşle rızık veren Allah, senin ona dayanmanı nasıl olur da zayi eder? 430
- آنک گندم را ز خود روزی دهد ** کی توکلهات را ضایع نهد
- Buğday için, gökyüzünden buğday gönderenden ayrıldın ha!
- از پی گندم جدا گشتی از آن ** که فرستادست گندم ز آسمان
- Doğanın kazları ovaya çağırması
- دعوت باز بطان را از آب به صحرا
- Doğan, Kaza “Sudan çık da şekerler akan ovaları bir gör” dedi.
- باز گوید بط را کز آب خیز ** تا ببینی دشتها را قندریز
- Akıllı kaz dedi ki: “Ey sudan uzakta kalmış doğan, su bizim kalemizdir, huzurumuzdur, neşemizdir.”
- بط عاقل گویدش ای باز دور ** آب ما را حصن و امنست و سرور
- Şeytan da doğan gibidir. Kazlar, koşun, kendinize gelin, su kalesinden dışarıya az çıkın.
- دیو چون باز آمد ای بطان شتاب ** هین به بیرون کم روید از حصن آب
- Doğana deyin ki: “Haydi yürü yürü, dön geri. Ey aşağılık adam, başımızdan el çek. 435
- باز را گویند رو رو باز گرد ** از سر ما دست دار ای پایمرد
- Biz senin davetinden uzağız, bu davet senin olsun. Biz senin şu nefesini içmeyiz bile a kâfir!
- ما بری از دعوتت دعوت ترا ** ما ننوشیم این دم تو کافرا
- Kale bizim olsun, şekerle şeker yurdu senin. Bize senin hediyenin lüzumu yok, al, senin olsun!
- حصن ما را قند و قندستان ترا ** من نخواهم هدیهات بستان ترا
- Can oldu mu gıda eksik gelmez elbet. Asker var mı, bayrak elbette bulunur!
- چونک جان باشد نیاید لوت کم ** چونک لشکر هست کم ناید علم
- Tedbirli şehirli, birçok özürler getirdi, o merdut ifrite nice bahaneler serdetti.
- خواجهی حازم بسی عذر آورید ** بس بهانه کرد با دیو مرید