- Şimdi duy da bak, bu davul nasıl ses vermekte… Devlet tenceresi nasıl kaynamakta
- بشنو اکنون این دهل چون بانگ زد ** دیگ دولتبا چگونه میپزد
- O er, davulun sesini duyunca “Gönlüm, bayram davulundan nasıl olur da korkar?” dedi. 4350
- چونک بشنود آن دهل آن مرد دید ** گفت چون ترسد دلم از طبل عید
- Kendi kendisine dedi ki: “Gönül, titreme, korkma… yakine erişmiş kötü gönüllülerin canları öldü gitti.
- گفت با خود هین ملرزان دل کزین ** مرد جان بددلان بییقین
- Haydar gibi ya ülkeyi zapt ederim ya canım bedenimden gider.”
- وقت آن آمد که حیدروار من ** ملک گیرم یا بپردازم بدن
- Yerinden fırladı bağırdı: “Ey ulu adam, işte buracıkta hazırım; hadi, ersen gel!”
- بر جهید و بانگ بر زد کای کیا ** حاضرم اینک اگر مردی بیا
- Tılsım, hemencecik bozuldu, her taraftan ulam ulam altın dökülmeye başladı.
- در زمان بشکست ز آواز آن طلسم ** زر همیریزید هر سو قسم قسم
- Öyle altın döküldü ki oğlancağız, kapının bile kapanıp açılmayacağından korktu. 4355
- ریخت چند این زر که ترسید آن پسر ** تا نگیرد زر ز پری راه در
- Ondan sonra o kuvvetli aslan kalktı, ta seher çağına kadar altını dışarıya taşımakla uğraştı.
- بعد از آن برخاست آن شیر عتید ** تا سحرگه زر به بیرون میکشید
- Altınları gömmekte, sonra yine gelip çuvallara, torbalara doldurarak dışarıya götürmekteydi.
- دفن میکرد و همی آمد بزر ** با جوال و توبره بار دگر
- O canıyla oynayan er, gerisin geriye çekilip kaçan korkakların rağmine definelerine sahip oldu.
- گنجها بنهاد آن جانباز از آن ** کوری ترسانی واپس خزان