English    Türkçe    فارسی   

3
4432-4441

  • Fakat Allah’ın hikmeti, bu aceleye mâni olur. Onları ecel gelinceye kadar sıhhat vasıtasıyla toplu tutar.
  • حکمت حق مانع آید زین عجل ** جمعشان دارد بصحت تا اجل
  • “Ey cüz’ler, daha ecel gelip görünmedi. Ecelden önce kanat çırpmanızda bir fayda yok” der.
  • گوید ای اجزا اجل مشهود نیست ** پر زدن پیش از اجلتان سود نیست
  • Her cüz’ü, kendi aslına arkadaş olmayı diler, ararsa ayrılıkta kalan bu garip canın hali ne olur. Var, sen kıyas et!
  • چونک هر جزوی بجوید ارتفاق ** چون بود جان غریب اندر فراق
  • Canın da ruhlar âlemine çekilmeyi dilemesi, onun da vatanına gitmeyi ve ayağının bağlayan şu cisme ait cüz’ülerden kurtulmayı istemesi
  • منجذب شدن جان نیز به عالم ارواح و تقاضای او و میل او به مقر خود و منقطع شدن از اجزای اجسام کی هم کنده‌ی پای باز روح‌اند
  • Can der ki: “Ey benim şu yeryüzüne mensup cüz’ülerim benim garipliğim sizin garipliğinizden daha acı… Ben, arşa mensubum.” 4435
  • گوید ای اجزای پست فرشیم ** غربت من تلختر من عرشیم
  • Tenin meyli, yeşilliğe, akarsuya… Çünkü aslı ondan.
  • میل تن در سبزه و آب روان ** زان بود که اصل او آمد از آن
  • Canın meyli ise diriliğe, diriye… Çünkü aslı Lâmekân’ın canı!
  • میل جان اندر حیات و در حی است ** زانک جان لامکان اصل وی است
  • Can, hikmete, bilgilere… Ten, bağa, bahçeye, üzüme meyleder.
  • میل جان در حکمتست و در علوم ** میل تن در باغ و راغست و کروم
  • Can, yücelmeye, yükselmeye can atar; ten, kazanca, ota, yiyeceğe, içeceğe!
  • میل جان اندر ترقی و شرف ** میل تن در کسب و اسباب علف
  • O yücelmenin aşkı, o yücelmenin meylide canadır. “Allah onları sever onlarda Allah’ı” ayetini bundan anla! 4440
  • میل و عشق آن شرف هم سوی جان ** زین یحب را و یحبون را بدان
  • Bunu anlatmaya kalkışsam sonu, ucu gelmez… Mesnevi’ye, daha böyle sekiz misli kâğıt bile yetişmez!
  • حاصل آنک هر که او طالب بود ** جان مطلوبش درو راغب بود