- Hulâsa onların kırıklığı hiç bizim kırıklığımıza benzer mi a ulu kişi?
- حاصل این اشکست ایشان ای کیا ** مینماند هیچ با اشکست ما
- Onlar, biz ikbale erişip yücelince nasıl neşelenirsek horluğa düşüp ellerindekini telef edince öyle neşelenirler.
- آنچنان شادند در ذل و تلف ** همچو ما در وقت اقبال و شرف
- Bu çeşit adamın malı, geliri, yokluk varlığından ibarettir. Yoksulluk, horluk, ona iftihardır, yüceliktir.
- برگ بیبرگی همه اقطاع اوست ** فقر و خواریش افتخارست و علوست
- Esirlerden biri dedi ki: “Peki niçin Peygamber, bizim halimizi görmedi. Bizi böyle zincirlere vurulmuş görünce nasıl oldu da güldü. 4520
- آن یکی گفت ار چنانست آن ندید ** چون بخندید او که ما را بسته دید
- Hani onun huyları değişmişti, hani o Allah huylarıyla huylanmıştı da neşesi ne bu zindanın lezzetlerindendi, ne bu zindandan kurtulduğundan.
- چونک او مبدل شدست و شادیش ** نیست زین زندان و زین آزادیش
- Pekâlâ ya neden düşmanlarının kahroluşundan neşeleniyor, neden bu fetihten bu zaferden gururlanıyor?
- پس به قهر دشمنان چون شاد شد ** چون ازین فتح و ظفر پر باد شد
- Erkek aslanlara kolayca üstün geldi, muzaffer oldu diye neşelenmekte.
- شاد شد جانش که بر شیران نر ** یافت آسان نصرت و دست و ظفر
- Gayri anladık ki o da hür değil… Dünyadan başka hiçbir şeyle memnun değil, başka bir şeyden gönlü şad olmuyor?
- پس بدانستیم کو آزاد نیست ** جز به دنیا دلخوش و دلشاد نیست
- Yoksa nasıl gülebilir ki? O dünya ehli, iyiye de merhamet eder, kötüye de... İyiyi de esirger, kötüyü de” 4525
- ورنه چون خندد که اهل آن جهان ** بر بد و نیکاند مشفق مهربان
- Esirler, birbirleriyle bunu konuşuyor, birbirlerine bunu fısıldıyorlardı.
- این بمنگیدند در زیر زبان ** آن اسیران با هم اندر بحث آن