- Akılsız bir tavuk, deveyi evine konuk götürür.
- مرغ خانه اشتری را بی خرد ** رسم مهمانش به خانه میبرد
- Fakat deve, tavuğun evine ayak atar atmaz ev yıkılır, dam çöker!
- چون به خانه مرغ اشتر پا نهاد ** خانه ویران گشت و سقف اندر فتاد
- Bizim aklımız, fikrimiz de tavuk kümesinden ibaret. Salih’in aklıysa Allah devesini arar. 4670
- خانهی مرغست هوش و عقل ما ** هوش صالح طالب ناقهی خدا
- Deve, başını suya, toprağa daldırınca orada ne toprak kalır, ne can, ne gönül.
- ناقه چون سر کرد در آب و گلش ** نه گل آنجا ماند نه جان و دلش
- Aşk öyle bir fazilettir ki insanı faziletler sahibi yapar… Fakat insan, bu haddinden fazla dileyiş yüzünden hem pek zalimdir, ham de pek cahil!
- کرد فضل عشق انسان را فضول ** زین فزونجویی ظلومست و جهول
- İnsan hakikaten bilgisizdir; Hele bu müşkül avda büsbütün bilgisiz. Bir tavşan, aslanı kucaklamaya çalışıyor!
- جاهلست و اندرین مشکل شکار ** میکشد خرگوش شیری در کنار
- Eğer aslanı bilseydi, görseydi hiç kucaklamaya kalkışır mıydı, buna imkân mı var?
- کی کنار اندر کشیدی شیر را ** گر بدانستی و دیدی شیر را
- İnsan, canına da zulmeder, nefsine de… Fakat şu zulme bak, şu zulmü gör ki adaletlerden bile topu kapar, adaletlerden bile üstündür, ileridir. 4675
- ظالمست او بر خود و بر جان خود ** ظلم بین کز عدلها گو میبرد
- Bilgisizliği ilimlere üstattır… Zulmü, adaletlere doğru yol gösterir.
- جهل او مر علمها را اوستاد ** ظلم او مر عدلها را شد رشاد
- Sadr-ı Cihan, bu nefesi kesilmiş âşık, ona ben nefes bağışlayınca dirilir, kendine gelir diye âşığın elini tuttu,
- دست او بگرفت کین رفته دمش ** آنگهی آید که من دم بخشمش