- Şimdi can kulağını aç da “Allah dilediğini yapar sırrını duymaya hazırlan” dedi.
- گوش بیگوشی درین دم بر گشا ** بهر راز یفعل الله ما یشا
- Âşık, vuslata çağrıldığını duyunca yavaş yavaş kımıldanmaya başladı.
- چون صلای وصل بشنیدن گرفت ** اندک اندک مرده جنبیدن گرفت
- Âşık, topraktan da aşağıyı değil ya… Toprak bile sabah rüzgârının işvesiyle yeşiller giyinir, yokluktan başını kaldırır!
- نه کم از خاکست کز عشوهی صبا ** سبز پوشد سر بر آرد از فنا
- Meniden de aşağı değil ya… Meni bile Allah emrini duyar da güneş yüzlü Yusuflar meydana getirir!
- کم ز آب نطفه نبود کز خطاب ** یوسفان زایند رخ چون آفتاب
- Rüzgârdan da aşağı değil ya… Kün emrini işitir de rahimde tavus olur, güzel güzel söz söyleyen kuş kesilir! 4690
- کم ز بادی نیست شد از امر کن ** در رحم طاوس و مرغ خوشسخن
- Taştan, topraktan meydana gelen dağdan da aşağı değil ya... Deve doğurur da o deveden de deve yavrusu doğar!
- کم ز کوه سنگ نبود کز ولاد ** ناقهای کان ناقه ناقه زاد زاد
- Bunların hepsini bir tarafa bırak, yokluk koskoca bir âlem doğurmadı mı? Hâlâ da her an bütün varlıklar ondan doğmuyor mu?
- زین همه بگذر نه آن مایهی عدم ** عالمی زاد و بزاید دم بدم
- Âşık, sıçradı, titredi, neşeli neşeli bir iki döndü, bir iki çark vurdu… Yere kapandı, secdeye vardı!
- بر جهید و بر طپید و شاد شاد ** یک دو چرخی زد سجود اندر فتاد
- Âşığın kendine gelmesi ve sevgiliyi övmeye başlaması sevgilinin şükretmesi
- با خویش آمدن عاشق بیهوش و روی آوردن به ثنا و شکر معشوق
- Dedi ki: “Ey çevresinde canın tavaf edip durduğu Allah ankası… Şükrolsun, kaf dağından geri döndük,
- گفت ای عنقای حق جان را مطاف ** شکر که باز آمدی زان کوه قاف
- Ey aşkın kıyamet yerinde İsrafillik eden sevgili… Ey aşkın aşkı, ey aşkın dileği! 4695
- ای سرافیل قیامتگاه عشق ** ای تو عشق عشق و ای دلخواه عشق