- Nice yüz binlerce adam da vardır ki ekmek yer, kuvvetlenir, can besler.
- صد هزاران خلق نانها میخورند ** زور مییابند و جان میپرورند
- Ezelden mahrum ve bir ahmağın oğlu değilsen o arada bir olup gelen şeye neden saplandın? 4795
- تو بدان نادر کجا افتادهای ** گر نه محرومی و ابله زادهای
- Şu âlem, güneşin, ayın nuruyla dopdolu da o, başını kuyunun dibine eğmiş.
- این جهان پر آفتاب و نور ماه ** او بهشته سر فرو برده به چاه
- “Aydınlık var diyorlar, bu söz doğruysa nerede, hani?” deyip duruyor. A alçak, başını kuyudan kaldır da bak!
- که اگر حقست پس کو روشنی ** سر ز چه بردار و بنگر ای دنی
- Bütün dünya… Doğu, batı, o nurla nurlanmış… Fakat sen kuyudayken o nur, sana vurmaz ki!
- جمله عالم شرق و غرب آن نور یافت ** تا تو در چاهی نخواهد بر تو تافت
- Kuyuyu bırak, köşklere, bağlara git; burada inat edip durma, inat meş’umdur denmiş!
- چه رها کن رو به ایوان و کروم ** کم ستیز اینجا بدان کاللج شوم
- Kendine gel, filân adam filân yıl ekin ektide mahsulünü çekirgeler yedi… 4800
- هین مگو کاینک فلانی کشت کرد ** در فلان سالی ملخ کشتش بخورد
- Ben neye ekeyim, burası korkulu bir yer… Neden elimdeki buğdayı yerlere saçayım deme.
- پس چرا کارم که اینجا خوف هست ** من چرا افشانم این گندم ز دست
- Ekin ekmeyi terk etmeyen, işten güçten kalmayan ekti de sen, kör gibi durup dururken ambarlar doldurdu.
- و آنک او نگذاشت کشت و کار را ** پر کند کوری تو انبار را
- O delikanlı da ümitle, neşeyle bir kapıyı çalıp duruyordu; nihayet bir gün sevgilisini tenhaca buldu, vuslatına erdi.
- چون دری میکوفت او از سلوتی ** عاقبت در یافت روزی خلوتی