- Yüzünü nereye döndürdüğünü, sayısını, yolunu, yordamını, ineceği, çıkacağı yeri nasıl bilmez?
- اینما قد هبطا او صعدا ** قد تولاه و احصی عددا
- Şimdi sen de kulağını gafletten temizle de o dertlinin ayrılık derdini dinle.
- گوش را اکنون ز غفلت پاک کن ** استماع هجر آن غمناک کن
- Onun derdine kulak astın, elemlerini dinledin mi bil ki bu, o dertliye verdiğin bir zekâttır.
- آن زکاتی دان که غمگین را دهی ** گوش را چون پیش دستانش نهی
- Gönül hastalarının dertlerini dinler, yüce canın su ve toprak ihtiyacını anlarsan, bu bir zekâttır.
- بشنوی غمهای رنجوران دل ** فاقهی جان شریف از آب و گل
- Dertli adamın tereddütle dolu, dumanlarla dolu bir gönül evi vardır. Derdini dinlersen o eve bir pencere açmış olursun. 485
- خانهی پر دود دارد پر فنی ** مر ورا بگشا ز اصغا روزنی
- Senin bu dinleyişin ona bir nefes yolu oldu mu gönül yurdunda o acı duman azalır.
- گوش تو او را چو راه دم شود ** دود تلخ از خانهی او کم شود
- Yolcu, eğer yüce Allah’a gidiyorsa bize dertdaş ol, derdimize çare bul.
- غمگساری کن تو با ما ای روی ** گر به سوی رب اعلی میروی
- Bu tereddüt, bir hapistir, bir zindandır. Canın bir tarafa gitmesine müsaade etmez ki.
- این تردد حبس و زندانی بود ** که بنگذارد که جان سویی رود
- Bu şu tarafa çeker, o bu tarafa. Her biri, doğru yol benim der.
- این بدین سو آن بدان سو میکشد ** هر یکی گویا منم راه رشد
- Bu tereddüt, Allah yolunun tuzağı, sarp yeridir. Ne mutlu ayağı çözük kişiye. 490
- این تردد عقبهی راه حقست ** ای خنک آن را که پایش مطلقست