- Himmetine bak, gönlüne, canına, irfanına dikkat et ki neresini seçmiş, neresini yurt edinmiş?
- همنشین بین و دل و جان و شناخت ** کو کجا بگزید و مسکنگاه ساخت
- O benim mağaramın yüzü kutlu köpeği, hatta o benim dertdaşım, gamdaşım. 575
- او سگ فرخرخ کهف منست ** بلک او همدرد و هملهف منست
- Onun mahallesinde yurt tutan köpeğin ayağının bastığı toprak bile ulu aslanlardan yeğdir.
- آن سگی که باشد اندر کوی او ** من به شیران کی دهم یک موی او
- Ey köpeklerine aslanların köle olduğu sevgili.. anlatmaya imkân yok ki, sus vesselâm!..”
- ای که شیران مر سگانش را غلام ** گفت امکان نیست خامش والسلام
- Dostlar, suretten geçerseniz her yer sizin için cennettir. Gül bahçesi içinde gül bahçesidir.
- گر ز صورت بگذرید ای دوستان ** جنتست و گلستان در گلستان
- Suretini kırdın, yaktın mı her şeyin suretini kırdın demektir.
- صورت خود چون شکستی سوختی ** صورت کل را شکست آموختی
- Artık her sureti kırar, Haydar gibi Hayber kapısını çekip koparırsın. 580
- بعد از آن هر صورتی را بشکنی ** همچو حیدر باب خیبر بر کنی
- O saf şehirli de surete zebun oldu, köylünün kötü sözleriyle köye doğru yola düştü.
- سغبهی صورت شد آن خواجهی سلیم ** که به ده میشد بگفتاری سقیم
- O yaltaklanma tuzağına tutularak neşeli neşeli gidiyordu. Taneyle sınanmaya giden kuşa benziyordu.
- سوی دام آن تملق شادمان ** همچو مرغی سوی دانهی امتحان
- Kuş, o taneyi kerem ve ihsan yüzünden saçılmış sanır. Hâlbuki o ihsan hırsın son derecesidir.
- از کرم دانست مرغ آن دانه را ** غایت حرص است نه جود آن عطا