English    Türkçe    فارسی   

3
599-608

  • Köylüye bak ki kötü niyeti yüzünden falan feşman diye zırvalamaya,
  • روستایی بین که از بدنیتی ** می‌کند بعد اللتیا والتی
  • Gündüzleri, bağına, bahçesine yüz tutmasınlar diye onlardan yüzünü gizlemeye koyuldu. 600
  • روی پنهان می‌کند زیشان بروز ** تا سوی باغش بنگشایند پوز
  • Gizlediği yüz de zaten tamamıyla hile ve riyadan ibaretti. Öyle yüzün, Müslümanlardan gizli kalması daha iyi.
  • آنچنان رو که همه رزق و شرست ** از مسلمانان نهان اولیترست
  • Öyle yüzler vardır ki şeytanlar, sinek gibi başına üşüşür, bekçi gibi orada yurt tutar, otururlar.
  • رویها باشد که دیوان چون مگس ** بر سرش بنشسته باشند چون حرس
  • Bu çeşit adamların suratını gördün mü ya bakma yahut da mademki baktın, hoşlanıp gülme.
  • چون ببینی روی او در تو فتند ** یا مبین آن رو چو دیدی خوش مخند
  • O çeşit habis ve âsi suratlar hakkında Allah, “Alnının perçeminden yakalar, çekeriz” dedi.
  • در چنان روی خبیث عاصیه ** گفت یزدان نسفعن بالناصیه
  • Konuklar, köylünün evini sorup buldular, akraba ve bildikleri gibi kapıya koştular. 605
  • چون بپرسیدند و خانه‌ش یافتند ** همچو خویشان سوی در بشتافتند
  • Köylünün evindekiler kapıyı kapadılar. Şehirli, bu aykırı hareketten deli gibi oldu.
  • در فرو بستند اهل خانه‌اش ** خواجه شد زین کژروی دیوانه‌وش
  • Fakat zaten sertlik gösterilecek zaman değildi. Kuyuya düştükten sonra sertliğin ne faydası var?
  • لیک هنگام درشتی هم نبود ** چون در افتادی بچه تیزی چه سود
  • Tam beş gün, geceleri soğuktan üşüyerek, gündüzleri sıcaktan yanıp yakılarak kapısının önünde kaldılar.
  • بر درش ماندند ایشان پنج روز ** شب بسرما روز خود خورشیدسوز