- Fakat zaten sertlik gösterilecek zaman değildi. Kuyuya düştükten sonra sertliğin ne faydası var?
- لیک هنگام درشتی هم نبود ** چون در افتادی بچه تیزی چه سود
- Tam beş gün, geceleri soğuktan üşüyerek, gündüzleri sıcaktan yanıp yakılarak kapısının önünde kaldılar.
- بر درش ماندند ایشان پنج روز ** شب بسرما روز خود خورشیدسوز
- Orada kalışları ne gafilliklerindendi, ne eşekliklerinden. Zaruretten, açlık ve susuzluk yüzündendi.
- نه ز غفلت بود ماندن نه خری ** بلک بود از اضطرار و بیخری
- İyiler, zaruret yüzünden kötülerle bağdaşırlar. Adam, zaruret yüzünden ölü eti bile yer! 610
- با لیمان بسته نیکان ز اضطرار ** شیر مرداری خورد از جوع زار
- Şehirli, köylüyü gördükçe selâm vermekte, “ Yahu, ben filan kişiyim, adım da şu” demekteydi.
- او همیدیدش همیکردش سلام ** که فلانم من مرا اینست نام
- Köylü ”Olabilir. Fakat sen kimsin, nesin, ben ne bileyim? Belki kötü bir adamsın, belki temiz bir adam.
- گفت باشد من چه دانم تو کیی ** یا پلیدی یا قرین پاکیی
- Şehirli dedi ki: “Bu an, tam kıyamete benzedi: Kardeş, kardeşinden kaçmada!”
- گفت این دم با قیامت شد شبیه ** تا برادر شد یفر من اخیه
- Şehirli, köylüye “ Soframdan fazlasıyla yemek yemedin mi sen? Ben o adam değil miyim?
- شرح میکردش که من آنم که تو ** لوتها خوردی ز خوان من دوتو
- Filan gün sana feşman şey almadım mıydı, seninle buluşup görüşmez miydik? 615
- آن فلان روزت خریدم آن متاع ** کل سر جاوز الاثنین شاع
- Halk, aramızda ki sevgiyi duymuş, işitmiştir. Boğaz, nimet yerse yüz utanır” diye anlatıp duruyor.
- سر مهر ما شنیدستند خلق ** شرم دارد رو چو نعمت خورد حلق