- Bilmem işittin mi? Akıllı, bir adam, Hindistan’ da dostlarından iki üç kişinin
- آن شنیدی تو که در هندوستان ** دید دانایی گروهی دوستان
- Uzak bir seferden geldiklerini, aç ve çıplak bir halde bulunduklarını gördü. 70
- گرسنه مانده شده بیبرگ و عور ** میرسیدند از سفر از راه دور
- Bilgiden doğma merhameti coşup “ Hoş geldiniz” dedi, güller gibi açıldı.
- مهر داناییش جوشید و بگفت ** خوش سلامیشان و چون گلبن شکفت
- “Biliyorum… Karnınız bomboş, pek açsınız. Açlıktan âdeta Kerbelâ’ya düşmüşsünüz, bu yüzden bütün mihnetlere uğramışsınız.
- گفت دانم کز تجوع وز خلا ** جمع آمد رنجتان زین کربلا
- Fakat dostlar, aman Allah için olsun sakın fil yavrusu yemeyin.
- لیک الله الله ای قوم جلیل ** تا نباشد خوردتان فرزند پیل
- Şimdi gideceğiniz yolda filler vardır… Benim öğüdümü can-ü gönülden dinleyin.
- پیل هست این سو که اکنون میروید ** پیلزاده مشکرید و بشنوید
- Yolunuzdaki fil yavrularını avlamak istersiniz. Bu gönlünüze pek hoş gelir. 75
- پیلبچگانند اندر راهتان ** صید ایشان هست بس دلخواهتان
- Onlar pek kuvvetsiz. Pek lâtif ve semizdir. Fakat anaları pusudadır, onları korur.
- بس ضعیفاند و لطیف و بس سمین ** لیک مادر هست طالب در کمین
- Yavrusunun ardından feryad-ü figan ederek yüz fersah yol yürür, evlâdını arar durur.
- از پی فرزند صد فرسنگ راه ** او بگردد در حنین و آه آه
- Hortumundan ateşler saçar, dumanlar savurur. Yavrularına merhameti çoktur. Sakın ha yavrularını avlamayın” dedi.
- آتش و دود آید از خرطوم او ** الحذر زان کودک مرحوم او