- Karın, kendini Allah’a ısmarlayınca ansızın bir kedi gelip o kuyruk parçasını kaptı, götürdü.
- چون شکم خود را به حضرت در سپرد ** گربه آمد پوست آن دنبه ببرد
- Ev halkı, kedinin peşine düştüler, fakat kedi koşup kaçtı. Babamın azarına uğrayacağım diye çocuğunun beti, benzi kaçtı.
- از پس گربه دویدند او گریخت ** کودک از ترس عتابش رنگ ریخت
- Babası, bir toplulukta otururken o çocukcağız gelip işi anlattı. O lâfla geçinen adamın şerefini bir paralık etti. 760
- آمد اندر انجمن آن طفل خرد ** آب روی مرد لافی را ببرد
- Dedi ki: “ Hani her sabah dudaklarını, bıyıklarını yağladığın o kuyruk parçası yok muydu?
- گفت آن دنبه که هر صبحی بدان ** چرب میکردی لبان و سبلتان
- Kedi geldi, onu kapıverdi. Ardına düştük, bir hayli koştuk ama faydasız… Yakalayamadık ki!”
- گربه آمد ناگهانش در ربود ** بس دویدیم و نکرد آن جهد سود
- Oradakiler şaşırıp gülüştüler, Bu hâle acıdılar.
- خنده آمد حاضران را از شگفت ** رحمهاشان باز جنبیدن گرفت
- Onu davet edip doyurdular, yeryüzüne benzeyen varlığına merhamet tohumunu ektiler.
- دعوتش کردند و سیرش داشتند ** تخم رحمت در زمینش کاشتند
- O da ululardan doğruluk zevkini görünce ululuğu bırakıp doğruluğa kul oldu. 765
- او چو ذوق راستی دید از کرام ** بی تکبر راستی را شد غلام
- Boyacı küpüne düşen çakalın tavusluk dâvasına kalkışması
- دعوی طاوسی کردن آن شغال کی در خم صباغ افتاده بود
- O rengârenk çakal gizlice çıkagelip kendisini kınayanın kulağına dedi ki:
- و آن شغال رنگرنگ آمد نهفت ** بر بناگوش ملامتگر بکفت
- “Hele bir bana, hele rengime bak. Şamanın bile böyle bir putu yoktur.
- بنگر آخر در من و در رنگ من ** یک صنم چون من ندارد خود شمن