English    Türkçe    فارسی   

3
762-771

  • Kedi geldi, onu kapıverdi. Ardına düştük, bir hayli koştuk ama faydasız… Yakalayamadık ki!”
  • Oradakiler şaşırıp gülüştüler, Bu hâle acıdılar.
  • Onu davet edip doyurdular, yeryüzüne benzeyen varlığına merhamet tohumunu ektiler.
  • O da ululardan doğruluk zevkini görünce ululuğu bırakıp doğruluğa kul oldu. 765
  • Boyacı küpüne düşen çakalın tavusluk dâvasına kalkışması
  • O rengârenk çakal gizlice çıkagelip kendisini kınayanın kulağına dedi ki:
  • “Hele bir bana, hele rengime bak. Şamanın bile böyle bir putu yoktur.
  • Gül bahçesi gibi ne de güzel bir hale geldim, ne de hoş yüzlerce renklere boyandım. Benden baş çekme, secde et bana!
  • Şu güzelliğime, şu letafetime, şu rengime bak da bana Fahri Dünya, Rükn-i din de!
  • Allah lütfuna mazhar oldum. Ululuk sırlarını şerheden levh haline geldim. 770
  • Çakallar, oraya toplandılar, mumun etrafındaki pervaneye döndüler.