- Allah lütfuna mazhar oldum. Ululuk sırlarını şerheden levh haline geldim. 770
- مظهر لطف خدایی گشتهام ** لوح شرح کبریایی گشتهام
- Çakallar, oraya toplandılar, mumun etrafındaki pervaneye döndüler.
- ای شغالان هین مخوانیدم شغال ** کی شغالی را بود چندین جمال
- Hiç çakalda bunca güzellik mi olur?”
- آن شغالان آمدند آنجا بجمع ** همچو پروانه به گرداگرد شمع
- “Peki, a elmasım, sana ne diyelim?” diye sordular. Çakal: “Müşteri yıldızına benzer erkek aslan deyin” dedi.
- پس چه خوانیمت بگو ای جوهری ** گفت طاوس نر چون مشتری
- Bunun üzerine dediler ki: “İyi ama can tavusları gül bahçelerinde salınır cilvelenirler.”
- پس بگفتندش که طاوسان جان ** جلوهها دارند اندر گلستان
- “Sen de öyle cilveleniyor musun?” Çakal: “Yok canım. Çöle düşmeden nasıl Mina’ya vardım diyebilirim?” dedi. 775
- تو چنان جلوه کنی گفتا که نی ** بادیه نارفته چون کوبم منی
- ”Peki, tavus kuşları gibi bağırabilir misin? Diye sordular. “Kara taştan kaynak mı çıkar hiç” diye cevap verdi.
- بانگ طاووسان کنی گفتا که لا ** پس نهای طاووس خواجه بوالعلا
- Bunun üzerine dediler ki: “Tavusun güzellik elbisesi gökten gelir, ezelîdir. Hileyle dâva ile hiç, o güzelliği elde edebilir misin sen?
- خلعت طاووس آید ز آسمان ** کی رسی از رنگ و دعویها بدان
- Firavun’un Allahlık dâvasına kalkışması da çakalın tavusluk iddiasına benzer
- تشبیه فرعون و دعوی الوهیت او بدان شغال کی دعوی طاوسی میکرد
- Firavun da saçını, sakalını süslemiş, eşekliğinden kendisini Musa’dan yüce göstermeye, ondan daha yücelere bir derece üstün uçmaya kalkışmıştı.
- همچو فرعونی مرصع کرده ریش ** برتر از عیسی پریده از خریش
- O da, o boyacı küpüne düşen dişi çakalın soyundandı. O da mal ve mevki küpüne düşmüştü!
- او هم از نسل شغال ماده زاد ** در خم مالی و جاهی در فتاد