- Allah, “Allah’ın inayetine erişen kullar, yeryüzünde yavaş ve mülâyim bir surette yürürler” dedi.
- گفت حق که بندگان جفت عون ** بر زمین آهسته میرانند و هون
- Ayağı yalın olan dikenlikte nasıl yürür? Dura, dura. Düşüne, düşüne, ihtiyatla adım ata ata! diyordu. 835
- پا برهنه چون رود در خارزار ** جز بوقفه و فکرت و پرهیزگار
- Kaza bunu söylüyordu ama onların kulakları, coşkunlukları yüzünden tıkanmış, sağır olmuştu.
- این قضا میگفت لیکن گوششان ** بسته بود اندر حجاب جوششان
- Varlıklarından kurtulanlardan başka herkesin gözlerini bağlamışlar, kulaklarını tıkamışlardır.
- چشمها و گوشها را بستهاند ** جز مر آنها را که از خود رستهاند
- Gözleri, Allah inayetinden başka ne açar, kızgınlığı sevgiden başka ne yatıştırır?
- جز عنایت که گشاید چشم را ** جز محبت که نشاند خشم را
- Dilerim, Allah ihsanı olmayan muvaffakiyete ulaşmak için çalışıp çabalama, dünyada kimseye mukadder olmasın, Doğruyu Allah daha iyi bilir.
- جهد بی توفیق خود کس را مباد ** در جهان والله اعلم بالسداد
- Firavun’un Musa aleyhisselâm’ı rüyada görmesi ve doğmaması için tedbirlere girişmesi
- قصهی خواب دیدن فرعون آمدن موسی را علیه السلام و تدارک اندیشیدن
- Firavunun çalışıp çabalaması, Allah ihsanı olan muvaffakiyete ulaşmamıştı. Allah muvaffakiyet vermediği için de diktiği yırtılıp sökülüyordu. 840
- جهد فرعونی چو بی توفیق بود ** هرچه او میدوخت آن تفتیق بود
- Hükmünde binlerce müneccim, binlerce düş yorucu, binlerce büyücü vardı.
- از منجم بود در حکمش هزار ** وز معبر نیز و ساحر بیشمار
- Firavuna rüyasında Musa’nın doğacığını, Firavun’u ve saltanatını mahvedeceğini göstermişlerdi.
- مقدم موسی نمودندش بخواب ** که کند فرعون و ملکش را خراب
- Düş yorucularla müneccimlere “Bu hayâlin, bu kötü rüyanın delâlet ettiği şeyi nasıl defetmeli?” dedi.
- با معبر گفت و با اهل نجوم ** چون بود دفع خیال و خواب شوم