- Kör Firavunun hilelerine, tedbirlerine rağmen gökyüzünde Musa’nın yıldızı belirdi.
- بر فلک پیدا شد آن استارهاش ** کوری فرعون و مکر و چارهاش
- Sabah olunca İmran’a “Git de o gürültünün, o patırtının ne olduğunu anla” dedi.
- روز شد گفتش که ای عمران برو ** واقف آن غلغل و آن بانگ شو
- İmran, meydana koşup “Bu ne gürültüydü? Padişahlar padişahı uyuyamadı” deyince,
- راند عمران جانب میدان و گفت ** این چه غلغل بود شاهنشه نخفت
- Her müneccim, yaslılar gibi başı açık, yeni yakası yırtık bir halde toprağı öptü. 905
- هر منجم سر برهنه جامهپاک ** همچو اصحاب عزا بوسیده خاک
- Yaslılar gibi sesleri ses veriyor, feryatları ortalığı dolduruyordu.
- همچو اصحاب عزا آوازشان ** بد گرفته از فغان و سازشان
- Saçlarını, sakallarını yolup, yüzlerine vuruyorlar, gözleri kanlı yaşlarla doluyordu.
- ریش و مو بر کنده رو بدریدگان ** خاک بر سر کرده خونپر دیدگان
- İmran “Hayrola. Bu ne feryat, bu ne hâl? Bu yomsuz yıl, kötü alâmetler mi gösteriyor yoksa?” dedi.
- گفت خیرست این چه آشوبست و حال ** بد نشانی میدهد منحوس سال
- Özürler serdederek dediler ki: “Emîr Allah’ın kaza ve kaderi bizi esir etti.
- عذر آوردند و گفتند ای امیر ** کرد ما را دست تقدیرش اسیر
- Her çareye başvurduk, fakat padişahın devleti karardı, düşmanı dünyaya geldi, galip oldu. 910
- این همه کردیم و دولت تیره شد ** دشمن شه هست گشت و چیره شد
- Geceleyin gökyüzünde o çocuğun yıldızı göründü, bizi kör etti.
- شب ستارهی آن پسر آمد عیان ** کوری ما بر جبین آسمان