English    Türkçe    فارسی   

3
946-955

  • Kadınların hepsi toplanınca erkek çocukları analarının kucaklarından aldılar.
  • چون زنان جمله بدو گرد آمدند ** هرچه بود آن نر ز مادر بستدند
  • Düşman doğmasına, felâket artmasın diye güya ihtiyata riayet ederek başlarını kestiler.
  • سر بریدندش که اینست احتیاط ** تا نروید خصم و نفزاید خباط
  • Musa’nın vücuda gelmesi, memurların İmran’ın evine gelmeleri, Musa’nın anasına, Musa’yı ateşe at diye vahiy edilmesi
  • بوجود آمدن موسی و آمدن عوانان به خانه‌ی عمران و وحی آمدن به مادر موسی کی موسی را در آتش انداز
  • Musa’yı doğurmuş olan İmran’ın karısına gelince elini, eteğini çekmiş, o kargaşalıktan, o toz dumandan kurtulmuştu.
  • خود زن عمران که موسی برده بود ** دامن اندر چید از آن آشوب و دود
  • Fakat o alçak Firavun, evlere de hafiye olarak ebeler gönderdi.
  • آن زنان قابله در خانه‌ها ** بهر جاسوسی فرستاد آن دغا
  • “Burada bir çocuk var. Anası, ürktüğü, şüphelendiği için meydana gelmedi. 950
  • غمز کردندش که اینجا کودکیست ** نامد او میدان که در وهم و شکیست
  • Bu sokakta güzel bir kadın var, bir de çocuk doğurmuş… Fakat pek akıllı, pek tedbirli bir kadın” diye kovaladılar.
  • اندرین کوچه یکی زیبا زنیست ** کودکی دارد ولیکن پرفنیست
  • Bunun üzerine memurlar eve gelince Musa’nın anası, Allah emriyle Musa’yı tandıra attı.
  • پس عوانان آمدند او طفل را ** در تنور انداخت از امر خدا
  • Bilen Allah’tan kadına “Bu çocuğun aslı Halil’dendir.
  • وحی آمد سوی زن زان با خبر ** که ز اصل آن خلیلست این پسر
  • Ey ateş, soğu, yakma emrinin koruması yüzünden ateş yakmaz, bir zarar vermez” diye vahiy gelmişti.
  • عصمت یا نار کونی باردا ** لا تکون النار حرا شاردا
  • Kadın, vahiy üzerine Musa’yı ateşe attı. Fakat ateş Musa’yı yakmadı. 955
  • زن بوحی انداخت او را در شرر ** بر تن موسی نکرد آتش اثر