English    Türkçe    فارسی   

3
962-971

  • O, dışarıda yüz binlerce çocuk öldürüyordu; Musa ise evinin içinde başköşede yetişmekteydi.
  • صد هزاران طفل می‌کشت او برون ** موسی اندر صدر خانه در درون
  • O uzağı gören kör Firavun, hilelere sapıp deliliğinden nerede yeni doğmuş bir çocuk varsa öldürtmekteydi.
  • از جنون می‌کشت هر جا بد جنین ** از حیل آن کورچشم دوربین
  • İnatçı Firavunun hilesi ejderha idi, bütün âlem padişahlarının hilelerini yutmuştu.
  • اژدها بد مکر فرعون عنود ** مکر شاهان جهان را خورده بود
  • Fakat ondan daha Firavun birisi zuhur etti. Onu da yuttu, hilesini de! 965
  • لیک ازو فرعون‌تر آمد پدید ** هم ورا هم مکر او را در کشید
  • O bir ejderha idi, asâ da bir ejderha oldu. Bu, onu Allah tevfikiyle sömürüp yutuverdi!
  • اژدها بود و عصا شد اژدها ** این بخورد آن را به توفیق خدا
  • El üstünde el var… Nereye kadar bu. Ta son erişilecek menzile, ta Allah’a kadar!
  • دست شد بالای دست این تا کجا ** تا بیزدان که الیه المنتهی
  • Çünkü o, öyle bir denizdir ki ne dibi var, ne kıyısı! Bütün denizler, ona karşı sele benzer.
  • کان یکی دریاست بی غور و کران ** جمله دریاها چو سیلی پیش آن
  • Hileler, tedbirler ejderha ise Tek Allah önünde hepsi de hiçtir!
  • حیله‌ها و چاره‌ها گر اژدهاست ** پیش الا الله آنها جمله لاست
  • Sözün, buraya gelince yere baş koyup mahvoldu… Doğru yolu Allah daha iyi bilir! 970
  • چون رسید اینجا بیانم سر نهاد ** محو شد والله اعلم بالرشاد
  • Firavunda olan yok mu? Sende de var. Fakat senin ejderha kuyuya hapsedilmiş!
  • آنچ در فرعون بود اندر تو هست ** لیک اژدرهات محبوس چهست