- O, dışarıda yüz binlerce çocuk öldürüyordu; Musa ise evinin içinde başköşede yetişmekteydi.
- صد هزاران طفل میکشت او برون ** موسی اندر صدر خانه در درون
- O uzağı gören kör Firavun, hilelere sapıp deliliğinden nerede yeni doğmuş bir çocuk varsa öldürtmekteydi.
- از جنون میکشت هر جا بد جنین ** از حیل آن کورچشم دوربین
- İnatçı Firavunun hilesi ejderha idi, bütün âlem padişahlarının hilelerini yutmuştu.
- اژدها بد مکر فرعون عنود ** مکر شاهان جهان را خورده بود
- Fakat ondan daha Firavun birisi zuhur etti. Onu da yuttu, hilesini de! 965
- لیک ازو فرعونتر آمد پدید ** هم ورا هم مکر او را در کشید
- O bir ejderha idi, asâ da bir ejderha oldu. Bu, onu Allah tevfikiyle sömürüp yutuverdi!
- اژدها بود و عصا شد اژدها ** این بخورد آن را به توفیق خدا
- El üstünde el var… Nereye kadar bu. Ta son erişilecek menzile, ta Allah’a kadar!
- دست شد بالای دست این تا کجا ** تا بیزدان که الیه المنتهی
- Çünkü o, öyle bir denizdir ki ne dibi var, ne kıyısı! Bütün denizler, ona karşı sele benzer.
- کان یکی دریاست بی غور و کران ** جمله دریاها چو سیلی پیش آن
- Hileler, tedbirler ejderha ise Tek Allah önünde hepsi de hiçtir!
- حیلهها و چارهها گر اژدهاست ** پیش الا الله آنها جمله لاست
- Sözün, buraya gelince yere baş koyup mahvoldu… Doğru yolu Allah daha iyi bilir! 970
- چون رسید اینجا بیانم سر نهاد ** محو شد والله اعلم بالرشاد
- Firavunda olan yok mu? Sende de var. Fakat senin ejderha kuyuya hapsedilmiş!
- آنچ در فرعون بود اندر تو هست ** لیک اژدرهات محبوس چهست