English    Türkçe    فارسی   

4
1016-1025

  • Bu topraklarda da nice nimetler çalmıştır... Onu belâlara uğratır, ikrar ettirir.
  • فضلها دزدیده‌اند این خاکها ** تا مقر آریمشان از ابتلا
  • Onun nice şaşılacak çocukları var... Fakat Ahmet hepsinden üstün!
  • بس عجب فرزند کو را بوده است ** لیک احمد بر همه افزوده است
  • Yerle gök, bizim gibi iki çiftten böyle bir tek padişah doğdu diye gülmekte, sevinip neşelenmektedir.
  • شد زمین و آسمان خندان و شاد ** کین چنین شاهی ز ما دو جفت زاد
  • Gökyüzü neşesinden yarılmada... Yeryüzü, azadeliğinden süsene dönmektedir!
  • می‌شکافد آسمان از شادیش ** خاک چون سوسن شده ز آزادیش
  • Ey güzel toprak, mademki dış yüzün iç yüzünle savaşta, çekişte... 1020
  • ظاهرت با باطنت ای خاک خوش ** چونک در جنگ‌اند و اندر کش‌مکش
  • Kim kendisiyle savaşa girişirse nihayet hakikati, bulur, rengin, kokunun ( görünüşün ) düşmanı olur.
  • هر که با خود بهر حق باشد به جنگ ** تا شود معنیش خصم بو و رنگ
  • Karanlığı nuruyla muharebeye girişenin can güneşine zeval yoktur.
  • ظلمتش با نور او شد در قتال ** آفتاب جانش را نبود زوال
  • Bizim için sınamalara giren, bizim için çalışan kişinin ayağına gök bile sırt verir!
  • هر که کوشد بهر ما در امتحان ** پشت زیر پایش آرد آسمان
  • Zahirin karanlıklardan feryat etmede ama içyüzün gül bahçesi içinde için de gül bahçesi!
  • ظاهرت از تیرگی افغان کنان ** باطن تو گلستان در گلستان
  • O, ekşi suratlı sofiler gibi nur söndüren kişilerle karışıp uzlaşmamak niyetinde. 1025
  • قاصد او چون صوفیان روترش ** تا نیامیزند با هر نورکش