- Yoksa ona o acı ve keskin ilaçlar sürülmeseydi pis pis kokar, berbat bir hale gelirdi!
- ورنه تلخ و تیز مالیدی درو ** گنده گشتی ناخوش و ناپاک بو
- İnsanı da tabaklanmamış deri say... Rutubetten nem kapar, çirkin bir hale gelir, ağır ağır kokar!
- آدمی را پوست نامدبوغ دان ** از رطوبتها شده زشت و گران
- Sen, ona acı ve keskin ilâçları fazlaca ver de temizlensin, lâtif bir hale gelsin, semirsin! 105
- تلخ و تیز و مالش بسیار ده ** تا شود پاک و لطیف و با فره
- Buna kudretin yoksa senin dileğin olmaksızın Allah bir zahmet verirse ona sabret, ona razı ol!
- ور نمیتوانی رضا ده ای عیار ** گر خدا رنجت دهد بیاختیار
- Çünkü dosttan gelen belâ, sizi temizler... Onun bilgisi, sizin tedbirlerinizden üstündür!
- که بلای دوست تطهیر شماست ** علم او بالای تدبیر شماست
- Bir adam, belâda sâfa görürse belâ, tatlılaşır... Hasta iyileştiğini görünce ilâç, kendisine hoş gelir.
- چون صفا بیند بلا شیرین شود ** خوش شود دارو چو صحتبین شود
- Mat olduğu halde kazandığını görür de “Ey sözlerine, özlerine inanılır kişiler, beni öldürün!” der.
- برد بیند خویش را در عین مات ** پس بگوید اقتلونی یا ثقات
- Bu kötü kişi de başkasına fayda verdi ama kendi hakkında merdut bir adam kesildi. 110
- این عوان در حق غیری سود شد ** لیک اندر حق خود مردود شد
- İmandan gelen merhamet, ondan alındı... Şeytan sıfatı olan kin, ona çattı, sataştı!
- رحم ایمانی ازو ببریده شد ** کین شیطانی برو پیچیده شد
- Hiddetin, kinin yapılıp düzüldüğü tezgâh oldu... Bil ki kin, sapıklığın, kâfirliğin temelidir!
- کارگاه خشم گشت و کینوری ** کینه دان اصل ضلال و کافری
- Birisinin İsa aleyhisselâm’dan “Âlemde bütün güç şeylerin en gücü nedir?” diye sorması
- سال کردن از عیسی علیهالسلام کی در وجود از همهی صعبها صعبتر چیست