English    Türkçe    فارسی   

4
1100-1109

  • Ne mutlu ona ki bu yurttan sıçradı, çıktı... Çünkü ecel, bu yurdu nihayet yıkar, viran eder! 1100
  • ای خنک آن را کزین ملکت بجست ** که اجل این ملک را ویران‌گرست
  • Kalk, gel ey Belkıs de bir kerecik olsun din padişahlarıyla din sultanlarının yurdunu gör!
  • خیز بلقیسا بیا باری ببین ** ملکت شاهان و سلطانان دین
  • Onlar, görünüşte dostlar arasında nağmelerle deve sürüyorlar ama iç âleminde gül bahçesinde oturmuşlar, zevk u safa ediyorlar.
  • شسته در باطن میان گلستان ** ظاهر آحادی میان دوستان
  • Bahçe, onlar nereye giderse beraber gitmekte... Fakat bu halktan gizli!
  • بوستان با او روان هر جا رود ** لیک آن از خلق پنهان می‌شود
  • Meyveler, beni topla, beni devşir diye yalvarmada... Abıhayat, benden iç diye niyaz etmede!
  • میوه‌ها لایه‌کنان کز من بچر ** آب حیوان آمده کز من بخور
  • Gel de güneş gibi, dolunay gibi, hilâl gibi kolsuz ve kanatsız gökyüzünde dön dolaş! 1105
  • طوف می‌کن بر فلک بی‌پر و بال ** هم‌چو خورشید و چو بدر و چون هلال
  • Yürümeye başladın mı ruh gibi ayaksız yürürsün... Çiğneme zahmetine uğramadan yüzlerce yemekler yersin!
  • چون روان باشی روان و پای نی ** می‌خوری صد لوت و لقمه‌خای نی
  • Ne gemine gam timsahı çarpar... Ne ölümden kötüleşirsin!
  • نی‌نهنگ غم زند بر کشتیت ** نی پدید آید ز مردم زشتیت
  • Sen hem padişahsın, hem asker, hem taht... Sen hem iyi bir bahta nail olursun, hem bizzat baht ve talih kesilirsin!
  • هم تو شاه و هم تو لشکر هم تو تخت ** هم تو نیکوبخت باشی هم تو بخت
  • Fakat zahirde bahtın iyi olursa, yüce bir sultan olursa ne fayda... Bu baht başkasınındır, bir gün gelir olur, bahtın döner!
  • گر تو نیکوبختی و سلطان زفت ** بخت غیر تست روزی بخت رفت