- Hatta toprak, su, yel ve her bir kıvılcım bile kışın da dileğini ondan elde eder, baharda da!
- بلک خاک و باد و آب و هر شرار ** مایه زو یابند هم دی هم بهار
- Bu gökyüzü, her an, yarabbi, beni bir zaman bile aşağılatma diye ona yalvarır...
- هر دمش لابه کند این آسمان ** که فرو مگذارم ای حق یک زمان
- Benim direğim, senin korumandadır... Bütün gökler sağ elinde dürülmüş, yayılmıştır, der.
- استن من عصمت و حفظ تو است ** جمله مطوی یمین آن دو دست
- Bu yer, beni su üstünde yükleyen sensin, kararımı elden alma diye niyaz eder.
- وین زمین گوید که دارم بر قرار ** ای که بر آبم تو کردستی سوار
- Hepsi keselerini onun nimetiyle doldurup büzmüşler... Hepsi hacet vermeyi ondan öğrenmişlerdir. 1180
- جملگان کیسه ازو بر دوختند ** دادن حاجت ازو آموختند
- Her peygamber, “Sabır ve namaz hususunda ondan yardım isteyin” diye ondan berat ve ferman getirmiştir.
- هر نبیی زو برآورده برات ** استعینوا منه صبرا او صلات
- Kendinize gelin; ondan isteyin... Başkasından değil. Suyu denizde arayın, kuru derede değil!
- هین ازو خواهید نه از غیر او ** آب در یم جو مجو در خشک جو
- Başkasından isteneni de o verir... O kimsenin sana meyleden eline cömertliği ihsan eden yine Allah’tır.
- ور بخواهی از دگر هم او دهد ** بر کف میلش سخا هم او نهد
- İtaatinden çekineni bile altınlara gark eder, Karun yaparsa itaat eder de ona yüz tutarsan neler yapmaz?
- آنک معرض را ز زر قارون کند ** رو بدو آری به طاعت چون کند
- Şair, bir kere daha ihsan sevdasıyla yüzünü o ihsan sahibi padişaha tuttu 1185
- بار دیگر شاعر از سودای داد ** روی سوی آن شه محسن نهاد