- Bu yer, beni su üstünde yükleyen sensin, kararımı elden alma diye niyaz eder.
- وین زمین گوید که دارم بر قرار ** ای که بر آبم تو کردستی سوار
- Hepsi keselerini onun nimetiyle doldurup büzmüşler... Hepsi hacet vermeyi ondan öğrenmişlerdir. 1180
- جملگان کیسه ازو بر دوختند ** دادن حاجت ازو آموختند
- Her peygamber, “Sabır ve namaz hususunda ondan yardım isteyin” diye ondan berat ve ferman getirmiştir.
- هر نبیی زو برآورده برات ** استعینوا منه صبرا او صلات
- Kendinize gelin; ondan isteyin... Başkasından değil. Suyu denizde arayın, kuru derede değil!
- هین ازو خواهید نه از غیر او ** آب در یم جو مجو در خشک جو
- Başkasından isteneni de o verir... O kimsenin sana meyleden eline cömertliği ihsan eden yine Allah’tır.
- ور بخواهی از دگر هم او دهد ** بر کف میلش سخا هم او نهد
- İtaatinden çekineni bile altınlara gark eder, Karun yaparsa itaat eder de ona yüz tutarsan neler yapmaz?
- آنک معرض را ز زر قارون کند ** رو بدو آری به طاعت چون کند
- Şair, bir kere daha ihsan sevdasıyla yüzünü o ihsan sahibi padişaha tuttu 1185
- بار دیگر شاعر از سودای داد ** روی سوی آن شه محسن نهاد
- Şairin hediyesi ne olacak? Yeni bir şiir... Onu ihsan sahibine götürür, sunar, adeta rehin bırakır!
- هدیهی شاعر چه باشد شعر نو ** پیش محسن آرد و بنهد گرو
- İhsan sahipleri, yüzlerce kerem ve cömertlikle altınlar yığarlar, şairleri beklerler.
- محسنان با صد عطا و جود و بر ** زر نهاده شاعران را منتظر
- Onlarca bir şiir, yüz denk kumaştan daha iyidir... Hele denize dalıp da dibinden inciler çıkaran bir şairin şiiri olursa!
- پیششان شعری به از صدتنگ شعر ** خاصه شاعر کو گهر آرد ز قعر