- İhsan sahipleri, yüzlerce kerem ve cömertlikle altınlar yığarlar, şairleri beklerler.
- محسنان با صد عطا و جود و بر ** زر نهاده شاعران را منتظر
- Onlarca bir şiir, yüz denk kumaştan daha iyidir... Hele denize dalıp da dibinden inciler çıkaran bir şairin şiiri olursa!
- پیششان شعری به از صدتنگ شعر ** خاصه شاعر کو گهر آرد ز قعر
- İnsan, önce ekmeğe haristir... Çünkü gıda ve ekmek, cana direktir.
- آدمی اول حریص نان بود ** زانک قوت و نان ستون جان بود
- Canını avucuna alır da hırsla, ümitle ve yüzlerce hilelere, düzenlere başvurarak çalışıp ekmeğini elde etmeye savaşır. 1190
- سوی کسب و سوی غصب و صد حیل ** جان نهاده بر کف از حرص و امل
- Fakat az bir şey elde eder de ekmek için çalışmaya ihtiyacı kalmazsa artık şöhrete, ada sana ve şairlerin methine âşık olur.
- چون بنادر گشت مستغنی ز نان ** عاشق نامست و مدح شاعران
- İster ki onlar, kendisinin aslını, faslını övsünler... lütfunu, ihsanını anlatmada minberler kursunlar...
- تا که اصل و فصل او را بر دهند ** در بیان فضل او منبر نهند
- Bu suretle de onun lütfu, ihsanı, altın bağışlaması, söz arasında amber gibi koksun!
- تا که کر و فر و زر بخشی او ** همچو عنبر بو دهد در گفت و گو
- Allah, bizim huyumuzu da kendi huyuna uygun, kendi suretine göre yarattı, bizim vasfımız da onun vasfından bir örnektir.
- خلق ما بر صورت خود کرد حق ** وصف ما از وصف او گیرد سبق
- Yaratıcı Allah da, kendisine şükür ve hamd edilmesini ister... bu yüzden insanın huyu da böyledir; o da kendisinin övülmesini diler. 1195
- چونک آن خلاق شکر و حمدجوست ** آدمی را مدحجویی نیز خوست
- Hele fazilette çevik ve üstün olan Allah eri, sağlam tulum gibi o yelle doludur.
- خاصه مرد حق که در فضلست چست ** پر شود زان باد چون خیک درست