- Bu meseli kendiliğimden söylemedim arkadaş; aklın başındaysa ve ehilsen serserice dinleme!
- این مثل از خود نگفتم ای رفیق ** سرسری مشنو چو اهلی و مفیق
- Bunu hakkındaki hicivleri duyunca, müşriklerin “Ahmet neden medihten hoşlanıyor, neden medihten memnun oluyor?” dediklerini işitince söyledi.
- این پیمبر گفت چون بشنید قدح ** که چرا فربه شود احمد به مدح
- Şair, ihsan ölmedi ya diye evvelce nail olduğu ihsana şükran olarak yazdığı şiiri alıp padişaha götürdü, sundu. 1200
- رفت شاعر پیش آن شاه و ببرد ** شعر اندر شکر احسان کان نمرد
- İhsan sahipleri öldüler, ihsanları kaldı... Ne mutlu o kişiye ki bu merkebi sürdü!
- محسنان مردند و احسانها بماند ** ای خنک آن را که این مرکب براند
- Zalimler de ölüp gittiler, fakat yaptıkları zulümler kaldı... Vay o cana ki bu hileyi, bu kötülüğü yaptı!
- ظالمان مردند و ماند آن ظلمها ** وای جانی کو کند مکر و دها
- Peygamber “Ne mutlu o adama ki dünyadan gitti de ondan iyi bir iş kaldı” demiştir.
- گفت پیغامبر خنک آن را که او ** شد ز دنیا ماند ازو فعل نکو
- İhsan sahibi öldü ama ihsanı ölmedi ki... Allah indinde din ve ihsan, küçük ve değersiz bir şey değildir!
- مرد محسن لیک احسانش نمرد ** نزد یزدان دین و احسان نیست خرد
- Eyvanlar olsun o kişiye ki kendisi öldü de isyanı kaldı... Sakın, öldü de canını kurtardı sanma ha! 1205
- وای آنکو مرد و عصیانش نمود ** تا نپنداری به مرگ او جان ببرد
- Bırak bunu şimdi... Şair, yol üstünde borçlu ve paraya pek ihtiyacı var!
- این رها کن زانک شاعر بر گذر ** وامدارست و قوی محتاج زر
- Şair önceki ihsana nail olurum ümidiyle söylediği şiiri götürüp padişaha sundu.
- برد شاعر شعر سوی شهریار ** بر امید بخشش و احسان پار