- Şimdi o gitti, ihsanı da beraber götürdü... O ölmedi, doğrucası kerem ve ihsan öldü! 1230
- این زمان او رفت و احسان را ببرد ** او نمرد الحق بلی احسان بمرد
- O cömert, o akıllı vezir geçip gitti. Yoksulların derisini yüzen bu vezir gelip çattı.
- رفت از ما صاحب راد و رشید ** صاحب سلاخ درویشان رسید
- Yürü, bunu al da hemencecik bu gece buradan kaç... Yoksa bu inatçı, seni yakalar, elindekini de alır!
- رو بگیر این را و زینجا شب گریز ** تا نگیرد با تو این صاحبستیز
- Senin bizim çalışmamızdan haberin bile yok... Biz, ondan bu hediyeyi de yüzlerce hileye başvurduk da aldık!
- ما به صد حیلت ازو این هدیه را ** بستدیم ای بیخبر از جهد ما
- Şair, yüzünü onlara çevirdi de dedi ki: “Ey beni esirgeyenler, bu kötü vezirler nereden geldi?
- رو بایشان کرد و گفت ای مشفقان ** از کجا آمد بگویید این عوان
- Bu insanın elbiselerini soyan vezirin adı ne? Söyleyin bana! Onlar adı “Hasan” dediler. 1235
- چیست نام این وزیر جامهکن ** قوم گفتندش که نامش هم حسن
- Şair, Yarabbi dedi... Onun adı da Hasan, bunun adı da... Ey din Rabbi, yazıklar olsun; nasıl oluyor da ikisinin de adı bir oluyor.
- گفت یا رب نام آن و نام این ** چون یکی آمد دریغ ای رب دین
- Onun adı Hasan... Fakat onun kaleminin bir yazısıyla yüzlerce cömert kişi padişaha vezir ve muhasip olabilirdi...
- آن حسن نامی که از یک کلک او ** صد وزیر و صاحب آید جودخو
- Bunun adı da Hasan... Fakat bu Hasan’ın çirkin sakalından yüzlerce ip örebilirsin!
- این حسن کز ریش زشت این حسن ** میتوان بافید ای جان صد رسن
- Padişah, böyle bir vezirin sözünü dinlerse kendisini de rezil rüsvay eder, devletini de!
- بر چنین صاحب چو شه اصغا کند ** شاه و ملکش را ابد رسوا کند
- Bu alçak vezirin, padişahın adamlığını bozma hususundaki kötü reyi Firavun’un kabiliyetini bozan veziri Haman’ın rey ve tedbirine benzer
- مانستن بدرایی این وزیر دون در افساد مروت شاه به وزیر فرعون یعنی هامان در افساد قابلیت فرعون