- Vay o padişaha ki veziri budur... Her ikisinin yeri de kin güden cehennemdir.
- وای آن شه که وزیرش این بود ** جای هر دو دوزخ پر کین بود
- Ne mutlu o padişaha ki müşkül işe düştü mü elini tutacak Asaf gibi bir veziri vardır. 1250
- شاد آن شاهی که او را دستگیر ** باشد اندر کار چون آصف وزیر
- Adaletli padişah, Asaf’a eş oldu mu artık adı “Nur üstüne nur” olur...
- شاه عادل چون قرین او شود ** نام آن نور علی نور این بود
- “Padişah Süleyman” veziri de Asaf oldu mu nur üstüne nurdur, amber üstüne amber!
- چون سلیمان شاه و چون آصف وزیر ** نور بر نورست و عنبر بر عبیر
- Fakat padişah Firavun, veziri de Haman olursa ikisi de talihsizlikten, kötülükten kaçamazlar, çaresiz perişan olur giderler!
- شاه فرعون و چو هامانش وزیر ** هر دو را نبود ز بدبختی گزیر
- Karanlıklar üstüne çöken karanlıklara düşerler de ne akıl, onlara yâr olur, ne de kıyamet günü devlete erişirler!
- پس بود ظلمات بعضی فوق بعض ** نه خرد یار و نه دولت روز عرض
- Ben kötülerde kötülükten başka bir şey görmedim... Sen gördüysen var selâm söyle! 1255
- من ندیدم جز شقاوت در لام ** گر تو دیدستی رسان از من سلام
- Padişah cana benzer, vezir de akla... Fesatçı akıl, ruhu kötülüklere götürür.
- همچو جان باشد شه و صاحب چو عقل ** عقل فاسد روح را آرد بنقل
- Akıl meleği Harut’laşınca yüzlerce kötü kişiye sihir öğretir!
- آن فرشتهی عقل چون هاروت شد ** سحرآموز دو صد طاغوت شد
- Cüz’i aklı kendine vezir yapma. Aklı küllü vezir yap padişahım.
- عقل جزوی را وزیر خود مگیر ** عقل کل را ساز ای سلطان وزیر