English    Türkçe    فارسی   

4
1271-1280

  • Meydana çıkar da Süleyman benim diye dâvaya kalkışırsa sakın onun suretine itibar etmeyin” diyordu.
  • گر پدید آید به دعوی زینهار ** صورت او را مدارید اعتبار
  • Dev, hileyle onlara bu sözleri söylüyordu ama iyi adamların gönüllerinde bunun aksi görünmekteydi.
  • دیوشان از مکر این می‌گفت لیک ** می‌نمود این عکس در دلهای نیک
  • İyiyi kötüyü fark eden adamla oyun olmaz; hele o adamın bu fark edişi ve aklı, gaypları görür söylerse!
  • نیست بازی با ممیز خاصه او ** که بود تمییز و عقلش غیب‌گو
  • Hiçbir büyü hiçbir şeytanlık ve hile, devlet sahibi olanların gönüllerine perde geremez.
  • هیچ سحر و هیچ تلبیس و دغل ** می‌نبندد پرده بر اهل دول
  • Onlar, kendi kendilerine “A eğri sözlü, tersine gidiyorsun... 1275
  • پس همی گفتند با خود در جواب ** بازگونه می‌روی ای کژ خطاب
  • Böyle tersine tersine gide gide, ta cehennemin en dibine kadar gideceksin ya!
  • بازگونه رفت خواهی همچنین ** سوی دوزخ اسفل اندر سافلین
  • Süleyman, Süleymanlıktan kaldı, yoksul oldu ama alnında o aydın dolunay parlayıp durmada.
  • او اگر معزول گشتست و فقیر ** هست در پیشانیش بدر منیر
  • Sen, nihayet bir yüzüktür kapmışsın ama zemheri gibi donmuş kalmış bir cehennemsin yine!
  • تو اگر انگشتری را برده‌ای ** دوزخی چون زمهریر افسرده‌ای
  • Biz neredeyiz... Ululuk, sayvan ve kök önünde secde etmek nerede? Böyle şeylerin önüne baş koymak şöyle dursun, hayvan tırnağını bile komayız biz!
  • ما ببوش و عارض و طاق و طرنب ** سر کجا که خود همی ننهیم سنب
  • Hatta gaflete düşer de baş komaya kalkarsak bile bir pençe gelir, başımızı yerden iter, mâni olur... 1280
  • ور به غفلت ما نهیم او را جبین ** پنجه‌ی مانع برآید از زمین